31 Ekim 2007 Çarşamba

500 bin şehit verdik..


Ulus olarak, bu zor günlerimizde Hürriyet gazetesinde okuduğum“500 bin ağacı kesitiler” başlıklı haberi gördüğüm zaman çok sinirlendim. Bence verilen şehitlerimize 500 bin şehit daha eklendi. Bu katliamı yapanların yada bu katliama izin verenlerin hangi boyutta suçlu olduklarını sizler düşünün. Bence 500 bin şehit verdik..

blackfoal


30 Ekim 2007 Salı

Hadi Gelde Sevişelim

Dedi Bir kız.. Elleri çok küçük. Her halinden belli olan bakımlı elleri ile tıknaz bir kız. Uzun alev gibi saçları bukle bukle adeta rüzgarla esmekte yalnızlığı doğru. Hadi gelde sevişelim dedi küçük elli kısa boylu şişman kız fakat elleri bakımlı saçları uzun alev gibi bukle bukle ama çok kirli yüzü elbisesi çok eski ve temiz değil, Hadi dedim sevişelim; ölürken kirli kız, serseri bir kurşun hedef olarak beni seçmişken önüme atlayıp kurşunun yüreğine saplanmasına neden olan benim yerime ölen kız... Kendisi çirkin tüm zenginliğini yüreğinde yaşatan kız. Zenginliğinden vuruldu benim yerime, yüreğinden vuruldu... Son sözü Hadi Gelde sevişelim oldu.. Sevişmekten kastı ellerini tutmamdı. Öyle anlatmışlar ona erkek konusunda tabu yapmışlar canım ülkemin canım kızları yüreğinizle güzelsiniz kalbinizle güzelsiniz..Ellerinizle kutsalsınız...Sizler cahilliğinizle ülkemin tanrıçalarısınız...

blackfoal

Puştlar Dünyasında Gerçeği Görebilmek..

İki Kafadar..Hava sıcak mı sıcak karar vermiş iki kafadar , demlenelim bugün ülkeyi kurtarırız bir ucundan bir ucuna sorunları çözeriz demişler, tanrı rolüne soyunmuşlar, başlamışlar demlenecek yer aramaya kimi demiş; E-5 ortasında demlenelim trafik bize vız gelir, ben türküm demiş arkadaşıda boş dururmu, doğrusu trafik banada vız gelir ben de kürdüm demiş. Yok demişler E-5 de olmaz.. Hem konuşamayız ses olur gürültü olur, sonra sigara tüttüremeyiz şehirin havasını kirletiriz. Birde bu sorunu eklemeyelim bu ülkenin üzerine demişler. Düşünüp karar vermişler taksimde içelim demlenelim hem tv canlı yayın ekiplerinden birileri geçer görüşlerimizi çekerler tv de yayınlarlar hükümette duyar nasıl sorunları çözdüğümüzü bir çırpıda memleket kurtulur demişler. Almışlar nevaleyi kurulmuşlar Taksimde meydanda orta yere tesadüf buya bir tv canlı yayın ekibi de orada kurmuşlar çilingir sofrasını iki çay bardağına doldurmuşlar rakıyı başlamışlar memleketi kurtarmaya yüksek sesle konuşmaları hararetleri canlı yayın ekibinin dikkatini çekmiş lakin iki kafadarda durumun farkında ilk ben konuşacam benim fikirlerim daha doğru yok öteki benimki daha doğru derken, yok demiş türk ben ben senden daha zekiyim senin aklın almaz bu işleri. Kürt demiş ben senden daha zekiyim asıl senin aklın almaz bu tür işleri.. Tutuşmuşlar kavgaya biri birine bıçak çekmiş, demiş türk burası Türkiye Kürdiye değil. Ben söz sahibiyim buralarda sen değil. Olsun demiş kürt, Kürdiye olmayacağı ne malum. Yok demiş türk benim dedem Çanakkalede şehit düştü hadi ya demiş kürt benim de dedem Çanakkalede şehit düştü. Sanki ikisi birden kafalarına bir şey düşmüş gibi aniden durmuşlar başlamışlar ikiside aynı anda yüksek sesle düşünmeye o zaman neden biz kavga ediyoruz. Kendi kendimize neden parçalıyoruz gücümüzü azaltıyoruz. Çanakkalede dedelerimiz dosta düşmana aynı siperde gösterdi gücünü bizim ne alıp veremediğimiz var. Yoksa biz asıl puştlara mı yardımcı oluyoruz birbirimizi kırmakla. Devam etmişler düşünmeye bu puştların derdi bizi bize kırdırıp zayıflatıp parçalamak piyonlara bölmek sonrada yutmak olmasın. Yutamıyorlar şimdi korkuyorlar kursaklarında kalacağımızı biliyorlar. Böyle yapmakla ne kadar hatalıyız demiş kürt kardeşçe elele vermişler. Türk demiş sen aileni geçindirmek için yüzlerce kilometrelerden doğulardan buralara geldin sen gelme ben geleyim demiş açalım bir yer. Ne güzel dedindemiş kürt türke dur demiş önce ben gideyim anlatayım dostluğumuzu aynı vatanın evladı olduğumuzu dedelerimizin aynı amaçlar uğruna bu vatan toprakları uğruna şehit düştüğünü. Bitsin bu çile bir gün bile uzamadan puştlar görsün gerçeği kardeşi kardeşe böldüremeyeceğini Hem Türkiye olmasının bir sakıncası yok ki dedelerimiz kurmuşlar bu ülkeyi şanlı bir tarihin parçası kılmışlar...Gerçektende demlenmek güzel türk usullerince çözüm varmışda bulamamışız yıllarca iki kadeh attın mı çözüm tam dibinde....Orhan veli de çözümü bulmuş dizelerinde “ bir rakı şişesinde balık olsam” Asıl gerçek her millet ister Anadoluda Türkiye Cumhuriyetinde vatandaş olsam...Zenginliğimizi bilelim gerçeği bilelim gerçek mevlanada gerçek Çanakkalede gerçek kalplerde gerçek Aşık Veysel de Yunus Emre de gerçek; gerçeği kardeşlikte arayanlarda... puştlar da değil..

blackfoal

28 Ekim 2007 Pazar

İslami Militarizm

Kara Çarşaflı Kadın ve İslami Militarizm
Kadın kara çarşaf giyinmiş, içinede sarmış bombaları; vucuduna bir boydan bir boya, profesyonel işi olduğu kesin kamuflaj olarak giyidiği kara çarşaf da mükemmel bir ikili oluşturmuş. Kara çarşaf ve bomba. Vucuda bomba sarmak erkeklerin yapmış olduğu el değmiş olduğu bombanın kadın vucuduna sarılması caizmidir değilmidir fetva gerek lakin genede değişik bir ikili kara çarşaf ve bomba son yılların hitleri arasında tabiki özel mesele moda gibi bu trend fakat islamla özdeşleştirilmesi ve bu grup liderlerinin islami militarizm adına yapıldığını söylemesi ve kitlelerinde bu militarizm çerçevesinde eylemlere katılmalarını belirtmeleri farklı bir olgu.
Kadın kara çarşaf içinde eylemine odaklanmış durumda fakat beyin yapısı vereceği zararın farkında değil ve uygulamaya geçireceği davranışın neye kime yaarı var islama gerçekten yararımı var zararımı bunu düşünecek durumda değil olsa zaten bu giyim de bomba sarılmış olarak olmazdı. Beyin şok vaziyette sadece eyleme odaklanmış.
İslami militarizm tüm dünyayı kasıp kavurken nedense kaybeden müslüman kesim olmakta kişiler ve devletler bazında islam kötü zikredilmekte yayınlar tek yanlı gerçek olmayan bir hal almakta müslüman kişiler düşünülmeden militan gözüyle bakılmaktadır. Allahın son dinine bu büyük zarar verilmektedir. Bu güzelliği islamı yaşatmayı öğretmeyi islamın bilgeliğini güzelliğini gösteremeyi cihat olarak alacakken tamamen militarizm üzerine masumların kırılması öldürülmesi gibi beyni çoklanmış kara çarşaflı kadın gibi ne yapıldığı belli olmadan sonuçlar düşünülmeden bir hareket içerisine girilmiştir/girilmektedir.
Savaç çığlıkları yanına tamtam sesleri de duyulmaktadır. Mızrağa karşın top mermiye karşın güdümlü füzeler misali.. Düşünce tarzı müslümanların patlamış mısır misali patlamaları yok olmaları bilinçsiz şehitliği örnek gösterir hal almıştır..
Realiteyi bilmeden kara çarşaflı kadın gibi cahil gözü kapalı aydınlarımız misali köşe yazarlarımız ve her kahve köşesinde yaşları ne olursa olsun her türlü ulusal sorunlarımıza iki dakikada çözm bulan kitlesel davranış şeklimiz aydınlarımız vatandaşlarımızın aynası hükümetlerimiz vatandaşlarımızın aynası ya kara çarşaflı kadın kimin aynası.
blackfoal

27 Ekim 2007 Cumartesi

Hristiyanlık ve Kadın


Hristiyanlık ve Kadın
Diğer ruhani dinlerde olduğu gibi hristiyanlıkta da, ve kutsal kitaplardan biri olan incilde de, yaratılış bölümünde insanın nasıl yaratılığından bahseder. Bu yaratılış bölümünde “Başlangıçta Tanrı Gökleri ve yeri yarattı” Yaratılış 1:1.. diye bahseder ve devamında ise Tanrı'nın dünya ve insanı yaratışı anlatılır. Burada dikkati çeken tek gerçeklik ise Tanrı'nın insanı yaratırken onu kendi benzeyişinde yaratmasıdır. Buradan anlayacağımız odur ki,
Tanrı dünyayı yaratır ve daha sonra Adem’i yaratır. “Tanrı. İnsanı kendi suretinde kendine benzer yarattı. Ve insan Tanrı suretinde yaratılmış oldu. İnsanları erkek ve dişi olarak yarattı.” Yaratılış 1:26,27 bu ayetlerden de anlaşılacağı üzere Tanrı insanları kendi suretinde yarattı. Suretinde ne demek olduğuna gelince;i kendi benzeyişinde yaratmıştır. İçimizde Tanrı’dan bir parça vardır.

İnsan yaratılırken Adem önce kadın sonra yaratılmıştır bu doğrudur. Bunun aksini söylemek tamamen tüm dünyevi ve ruhani görüşlere karşı çıkmak olurki. Bu söze/düşünceye kargalar koro halinde gülerler..

İncilden bölümlere devam edecek olursak asıl gerçek burada gözükmektedir. Gerçekte kadının dünya için ne anlama geldiği ve erkek için ne anlama geldiği..

“Rab Tanrı Adem’i topraktan yarattı ve burnuna yaşam soluğun üfledi. Böylece Adem yaşayan bir varlık oldu.” “Sonra ‘Adem’in yalnız olması iyi değil” dedi. ‘Ona uygun bir yardımcı yaratacağım” “Rab Tanrı Adem’e derin bir uyku verdi. Adem uyurken Rab Tanrı onun kaburga kemiklerinden birini alıp yerini etle kapadı. Adem’den aldığı kaburga kemiğinden bir kadın yaratarak onu Adem’e getirdi. Adem, “işte bu benim kemiklerimden alınmış kemik, Etimden alınmış ettir” dedi. Ona “Kadın” denilecek, Çünkü o adamdan alındı. Bu nedenle adam annesini babasını bırakıp karısına bağlanacak. İkisi tek beden olacak.” Yaratılış 2:18, 21-24

İşte tüm gerçeklik incilden yaratılış bölümünde de bahsi geçtiği gibi erkeğin yardımcısı kadın. Erkeğin kaburga kemiğinden yaratılan şefkat yüklü kadın..

Fakat unutulmaması gereken bir olgu tanrı katında erkeğinde kadınında bir olduğu ve dünyevi olarak kendi tekinden eşinden başka biri ile ilişkiye giren(zina) cezalandırma konusunda tanrı katında eşit olması/olduğu ‘dur.

blackfoal

26 Ekim 2007 Cuma

Geleneksel Feminizm



Günümüz türkiyesinde; büyük boyutlara ulaşan bölgesel farklılıkların vede oluşan kültür ayrışıklığının kadınlar üzerinde ki etkisi erkekler üzerinde baskın olmak ve bölgesel değişikliklerde erkek hegemonyası altında ezilme bağlamında iki etken olarak gözükmektedir. Konumuzu ilgilendiren erkek üzerinde baskın olmak isteyen ülkemizin batı vilayetlerinde yaşayan feminist kesimler. Kendi anlayış tarzlarını gerekçeli bir sunumla medyaya açıklayıp her tür platformdada erkek baskısı altında olduğunu söyleyen fikirlerinin geleneksel feminizm den ibaret olduğunu belirten. Hiç bir toplumda olmaması gereken islama aykrı feminist kesim...
Kadınlara anatomik olarak bir kader verilmiştir. Bu kader kadının eş olması anne olmasından ibaret ve bu rollerin meydana getirdiği görevleri yapmasından müteşekirdir.. Şefkat kadının kendisi olması gerekirken geneksel feminizm mantığı altında erkek baskısından kurtulmak için kadın baskısı olarak cevap veren günümüz hastalıklı kişilikleri. Feministler...
Bir çok feminizm terimleri vardır ve ülkemiz feministleri kendilerini hangi kategoriye koydukları belli değildir. Saçma sapan bir hak arayışı söz konusudur. Psikolojik araştırmalar neticesinde geleneksel feminizm den ziyade liberal feminizm den geçişle Radikal feminizm baskısı görüşlerde kendini hissettirmektedir. Normalde libaral feminizm insanların eşit fırsata sahip olması gerektiği şeklindeki liberal felsefeden kaynaklanmaktadır. 1960'ların sonları ve 70'lerin başlarında gelişen Radikal feminizm, Marksist gelenek içindeki toplumsal cinsiyet analizinin yokluğuna bir tepkiydi. Yine de liberal feministlerin hukuk, oy kullanma ve istihdam alanlarında sağladıkları kazançların, kadınların ezilmesi konusunda pek az bir farklılık yarattığının farkına varılmasından da kaynaklanmıştı.
Garip olan gerçek ise geleneksel feminizm içerisinde oldukları ve benimsediklerinisöyleyen ülkemiz feministleri normalde ihtiyaçtan ve olması gerekenden ötürü değilde bayrağı ellerine alıp bir kaç adımdaha giderek türk erkeğini diğer hemcinsleridnen daha aşağılık gösteren bir düşünce/davranış dngüsüne girmişlerdir. En kötü yanı da dünya üzerinde çiftlerden birinin olmaması bir diğerinin hatta hiç birinin olmayacağı anlamına geldiğini unutmaktadırlar... Zavallı beyinler zavallı feministler..

blackfoal

25 Ekim 2007 Perşembe

INTELLIGENTSIA


Yazarlar, sevgili yazarlarımız yazarlar çizerler kitaplarını yayınlatırlar ve 5000 adet bile satamazlar ve karşımıza aydın olarak dikili verirler. Bizlere kendi dar düşünce yapıları ile ifade etmek istedikleri bir çok konu ile karşımıza çıkarlar.. Biri ressamdır televizyonlara çağrılır tartışma programlarına davet edilir girebileceği her yere girer ve ülkeyi kurtarır sözüm ona.. Çirkef geri kafalılığın, sınıfsal farklılığın elçisi olma dışında hiç bir anlamı yoktur çırpınışlarının ifade ettiği değerler ise sadece beyninin içindeki örümcekleri besler.. Yazarlar, ressamlar, köşe yazarları, her kimse aydınım diyen ülkemin gerçeklerini bilmeden yazı yazan yorumlar yapan ve sadece küçücük bir topluluğa hitap eden başka bir dünyada yaşıyormuş izlenimi veren.. Gündem olmak için ülkesini satmak için Babam ve Piç diye başlık atan zihniyet..

Öyleanlayışlı ki bu ülkenin insanı Kimsenin ailesinin ne olduğu ile ilgilenmez o özelidir ailelerin... Lakin ülkemizin özeli olamazlar..


Malesef ki yol aldığımız AB yolunda en çok kullanılan ülkemizi bağımlı kıldırmak adına ödünlerin alınmasında en çok içerden beslenen kesim intelligentsia' dır.Ulkemizde intelligentsia içerisinde belli amaçlara hizmet için kadınlar çok kullanılır.. Yazar olurlar şair olurlar ülkemizi karalamak adına ve karalarlarda ama sonunda Atatürkün ulu önderimizin kızları olurlar ona sığınırlar kendilerine kalkan oluşturabilmek için..

Yokmu gerçekten intelligentsia içinde ülkemizi düşünenler.. Gerçek realitenin farkında olanlar. Tabiki var.. Nerede mi? Kimi sessiz, kimi ise öldürülmüş... Artık ölmeyin artık çoğalın gerçek aydın kimmiş görsün tüm dünya. Gerçek aydın bu ülke içerisindeki birlik tek yumruk demir yumruk. Tek ses..kurt uluması, tek yürek kenetleşmiş yürekler... tek amaç Türkiye Cumhuriyeti..Yaşasın Atatürk ve Yaşasın Cumhuriyet...

Blackfoal

Türk Medyası Hakkında Yorumlar


Türk Medyası

Sabah alırsınız gazetenizi elinize okursunuz. Hani gazetelerin baş sayfası dışındaki sayfaların köşelerine doğru baktığınızda bir çok yazar kuruları vardır. Kendi konularında uzman farz edilen ve bu uzmanlık konuları ile alakalı fikirlerin tesadüfen bile tutmadığı köşe yazarlarımız. Kiminin üslubu alaycıdır. Rauf Tamer gibi Bekir Coşkun gibi Kimi zoraki yazar olmuştur Güler Kazmacı, Hasan Cemal Vardırya farklı farklı gazetelerde farklı isimlerle yazanlar Takkeli Liboş atışmalarının mit ajanı olarak bahsi geçen Fehmi Koru Zoraki yazarların başında Nazlı Ilıcak vardır. Kocadan torpilli. Beni en şaşırtanı ise sırf karşı olmak adına yazılar yazan ve hiç iyi yönünü görmeden sürekli iktidara yüklenen Emin Çölaşan Onun için fark etmez iktidarda kim varsa ona yazar söver yağmur damlasından fırtına afet çıkarır. Radikaller vardır birde Türkiye gazetesi gibi Tercüman gibi ama hangi tercüman demeyeyim belki Halkın tercümanında belki dünden bugüne tercümanda ve diğerlerinde Radikal yazarlar kimi kah profesördür kimi emekli büyük elçi onlarda yazar ama asla objektif bir şekilde ve hüsnüniyette değil hep at gözü ile bakarlar ülke gerçeklerine halk onları okur ya Onlarda halkı yönlendirir. Hatta oylarını bile açıklarlar halkı etkilemek için kişi belirtirler ve diğerleri denen yazarlar da Hedef belirtirler.
Böyle bir medyanın ürünündür ülkemiz tamamen gerçekliğini gösterir. Sürekli daldan dala atlayan Mehmet Barlas köşe yazarıdır Aydındır. Siyasetçilerle konuşan ve onların konuşmalarını yazıya döken Yavuz Donat siyasi Yazardır. Ama yazdıklarından kime ne. Yada Fatih Çekirgenin yorumlarından saçmalıklarından Analizlerinden. Engin Ardıç ın Pis ağzından bize ne konuşmayı bile bilmeyen Fatik Tekke nin programları kim içindir. Deniz Gökçe Spor yorumcusu mudur? Ekonomimi Veya Hıncal Uluç 18 lik bir mankenle çıkınca Kim Şık Kim Rüküş Uzmanı? Modacımı Spor Analistimi? Galatasaray Yazarımı nedir? Ya kendini dış politika konusunda yere göğe sığdıramayan Cengiz Çandar ‘a nedemeli?
Kim kimdir? bu ülkede. Hangi yazar neyi yazmak istiyordur? Ve kim okur bunları gerçek halk okur mu? yoksa birkaç elit adı verilen kısım okur ve birbirlerine yanıtlar vererek Köşe yazarcılığımı oynarlar. Bu elit tabakasını seçen elit(Aydın kesim) Ne kadar aydın? İşte Daha bir çok sorular.
Türk Medyasında Oktay Ekşiler, Güngör Mengiler, Hasan Pulurlar, Şükrü Kızılotlar, Güneri Cıvaoğulları gibi yazarları görebilecek miyiz? yoksa ülke genelindeki bu çarpıklık Medyada da böylesine artarak devam edecek mi?
Ve kısaca; Ağzı olan konuşuyor misali Kalemi eline alan yazıyor mu?


Blackfoal

İkilem.!..

İkilem ...!

Geçmiş ve karanlığın ortasında bir ışığın nuru olmak ve de tüm atmosferi dolaşmak ister insanlar. Ne zaman isterler? Dersiniz. Hayal edebildikleri zaman; Biz ülkemizde geçim zorlukları ile boğuşurken başka başka ülkelerde insanlar sanatla uğraşmakta ve bu uğraşım onların hayat felsefelerini bize oranla daha geliştirmekte. Ülkemin insanının hayat felsefesi ise bir kilo domates, bir kilo zeytin vs. gibi zorunlu ihtiyaçlarımızı karşılayıp karşılayamayacağımızla ilgili.
Tabi ki farkındayım bu ilgilenim de bize bizi yönetenlerin ahmaklıklarından kaynaklanan zorunluluk.
Düşünün bir kere başka ülkelerde insanlar ki:örneğin Fransa da Geçmişin ünlü ressamı Picasso ile Matisse ‘nin resimlerini mukayese etmekte acaba hangisinin sanatı daha anlatımsal ve objektif ve hatta hatta sanattan anladığını iddia eden bazı kişiler sadece resimlerin rantabıl olup olmaması ile ilgilenmeleri ise madalyonun diğer bir yüzü değil de nedir?
İşte böyle bir görünümün ortasında kendimden istediğim sadece geçmişin karanlığının ortasında ışığı olmayan ışığın ışığı olmak istiyorum ki; ülkeme ve kendisini yetiştirme fırsatı verilmemiş halkıma yeni bir başlangıç noktası olsun…


Blackfoal

Ve Tanrı Doları Yarattı


Ve Tanrı Doları yarattı
Gerçekte tanrı kadını yaratmadan önce doları yarattı. Neden diye bir soru takılabilir kafanıza. Neden diye sora bilirsiniz kendi kendinize. Gerçekte Tanrı doları yarattı ve ondan sonra dolarla satın alabilecekleri yarattı..
Ve tanrı erkeğe Gurur verdi..
Gurur insanda bulunan soyutsal bileşkedeki gerçektir . İnsanlarda bulunansoyutsal bir gerçek; zira insanlar çift kategoridedir. İnsan; Erkek ve Kadın olarak Düşünüldü ve direk sonuca gidildi. Tanrı erkeğe gurur verdi.
Ve tanrı Kadını Yarattı..
Dünya üzerinde erkekler vardı. Gurulu insan kategorisinde olan bu insanların çok canları sıkılır ve bu hayata bir etkileşim gerektiğine inanırlardı Tanrı bu isteklerini kabul etti ve bu etkileşimi istemekten kaynaklanan cezada gerektiğini düşünmüşolmalı ki; Tanrı bu isteğin ardından Kadını yarattı ve bir gerçek daha verdi.. Gerçeğin adı GÜNAH idi...

Ve tanrı Cehennemi yarattı..
Erkekleri yarattıktan sonra ve erkeklerin isteği olan kadını yaratan tanrı erkekler için cenneti ve kadınlar içinde cehennemi yarattı..

Blackfoal

22 Temmuz Seçimleri




22 Temmuz Seçimleri


22 Temmuz Seçimleri Hakkında Yorumlar


Bir seçim daha iyi ve kötü yanları ile geldi ve geçti. Ve herkes yorum yapmaya başladı. Kendini aydın sanan züppe kişilikler ve topluma kendilerini örnek gösteren ilerici kisvesi altındaki asıl radikal ve gerici takım. Öncelikle radikalizm nedir bunu anlayalım ve 22 temmuz seçimleri ile bağlantımızı iyi irdeleyelim. Radikalizm bir konunun veya düşüncenin (olgunun) doruk noktasında fanatizm den öte duygular ve hisler/davranışlar ve etkileşimler ile bağlanılmasıdır. Radikalizm normalde sosyolojik bir hastalıktır ve olmaması gereken bir uç noktadır.
İşte buradan hareketle kendini ilerici, aydın sanan züppeler dini radikalizmi öne sürerken kendilerinin de Kemalizm’in, Laikliğin uç noktalarındadırlar. İşte bu kesim seçimler öncesindeki cumhuriyet mitinglerindeki halkın, milyonların yürüyüşünden güç alarak seçim olması için iktidara yüklenmiş iktidarda diğer konulara münhasıran bu resti görmüş ve seçim neticesinde çıkan sonucun da da işte bu aydın radikaller halkı suçlamaya başlamışlardır. Ve hatta bu seçimlerde askeri erkan’a ait bulunan e-muhtıra adı verilen söylemlerine karşı duruş olarak da göstermeye çalışmışlar gene yorumlarında ki safsatanın doğruyu bulamamanın etkisine girmişlerdir.
Nedir 22 Temmuz Gerçeği..
22 temmuz gerçeği iktidar partisinin dağıttığı kömür ve diğer erzaklarla alakası yoktur. Zira Türk milleti çok iyi bilir ki 10 kilo erzak 1 haftaya biter. Bu erzaklara ve kömüre bakarak oy verilemez. Ve yine bilirler ki 4.5 yıldır iktidarın karşısına lider getiremeyen sürekli sürekli Türk siyasetinde yer almış lider vasfı olmayan kişilere zoraki lider vasfı vererek peşinden koşan küçük yığınların oluşturduğu şak şakları genel toplum etkileşimi sanan bu siyasetçi adı altındaki çıkarcı aydın zontaların bu seçimlerle alakalı halkı suçlayan Mustafa Kemal Atatürk’ün Partisi CHP’yi işgal eden zihniyetin Adnan Menderes ‘in kurduğu DP altında birleşmeyi bile beceremeyen partilerin ve liderlerinin ve hatta kurmaylarının, hiçbir siyaset ortaya koymadan çözüm yollarımı koymadan ve nasıl yapılacağını belirtmeden sürekli sürekli kavgacı bir üslupla siyaset yaşamını sürdüren bu topluluklarda aramak gerekmektedir gerçeği. Halk doğru olanı yapmıştır. Ve istikrarı seçmiştir. Kavgayı, Hizipçiliği, Derin devleti ve Elinde iple gezenleri seçmemiştir. Halk birkaç erzaka oy vermemiş istikrarın ardından gelecek sürekli is düzenli gelir ve kavuşacağı yaşam standardına oy vermiştir. Milyonlarca halk kendini sözde aydın sanan topluluktan daha önde olduğunu göstermiştir. Bu halk cumhuriyeti koruyan bir yaşam biçimi sayan laik düzenin bekçisi olan halktır. İşte bu halk dersini vermesi gerekenlere dersini en demokratik şekilde veren halktır.
Geçmişte olduğu gibi yetkilendirdiklerini; söylemlerini yerine getiremediği taktirde onları da demokratik yöntemlerle silebileceğinin bilincinde olan halktır.
Öte yandan 22 temmuz seçimleri neticesinde 24 adet DTP destekli bağımsızın da meclise girmesi kavganın farklı boyutlara taşınacağının ve de terörizmin siyasete bulaşıp uluslar arası arenada ülkemizi tehlikeli virajlara süreceğinin göstergesidir.
Netice itibariyle seçmen 22 temmuzun ardından tüm siyasi partilerin kendilerine çeki düzen vermeleri yeni isimle karşılarına çıkmalarını çıkmadıkları taktirde daha etkili darbe alacaklarını ve de Meclise giren siyasi oluşumlarında dünya şartlarına uyumlu genel fikirlerini globalizm ’e uyumlu gerçekçi politikaları benimsemiş bir şekilde yollarına devam etmeleri ve halkımızı temsili bu şekilde göstermeleri gerekmektedir. Asıl doğruluk sapkın bir şekilde fikirlere ideolojilere bağlanmak hatta partilere siyasilere ve kişiliklere bağlanmak değil dünya gerçeklerini iyi sentezleyip bu doğrultuda kendimizi şekillendirip yaşamımızı devam ettirmeliyiz. Particilik budur siyaset budur. Gelecek siyasi gelişimdedir. Buda zihniyet ve fikir değişimi insanların/ liderlerin kendilerini yenilemesiyle olacaktır.
Mustafa Özkan Karatay