5 Kasım 2007 Pazartesi

DENEYİMSİZ DENEMELER

Bir yolculukta karar.
Yola çıkalı uzun süre olmamıştı. Ve gerçekte yalnızdım kendi kendime düşünmeye başlamıştım deli misali; dense yeridir. Beklide deli misali demekte hatalıydı pek tabi ki kendim bizzat delinin ta kendisi olabilirdim.
Yalnızsın deneyimsizsin, tüm bunların üzerine ne yapabilirsin ki hiç bir şey, fakat aklıma birkaç alıntı yapmak gibi derin düşünceler bile gelmedi değil. Montaigne gibi denemeler yazabilirdim. Hem yalnızlığımı unutur hem yolun uzunluğunu hem de garip bir geçmişten ışınlanıp gelmiş gibi giden arabanın gürültüsünü kendime göre sanat uğraşısı ile bastırabilirdim.
Durdum düşündüm ve bana düşünürken faydası olan popomu kaşıma hareketini de yaptıktan sonra aklıma gelen ilk başlığı bu denemelerimin kapak başlığı olmasına karar verdim normal de şiirlerimi yazarken başlıkları her zaman şiirin bitimine müteakip koyarken, düz yazı denememim bu tip olmaması gerektiğine karar verdim. Valla ne iyi de karar vermişim, son derece isabetli karar olmuş.
Bu konuda deneyimsiz bir insandan nasıl bir deneme çıkar pek tabi deneyimsiz denemeler çıkar. Birden popomu kaşıma etkisiyle şimşek çakmış ve kendime hayran olmaya başlamıştım. Bu fikir harikaydı ben harikaydım ben oydum ben buydum. Belki de ben hiçbir şeymiydim bilmem ki neydim. Aman beya her zaman böyle düşünürken kop ’u veriyorum ve birden boyut değiştirir gibi karakteristik olarak mod değiştiriyorum.
Şaşırmaya gerek yok; yolculuk ettiğim otobüs doğrusunu söylemek gerekirse geçmiş tarihten ışınlanıp gelen bu aracın üstünde bu gibi fikirlere kapılmamak elde değil ve de bu tip fikirlerle uğraşırken yazmış olduğum satırları defterime karalarken midemin de bu durumu fırsat bilip benden istifade edip beni karalaması da ne demek? İşte zavallı benin açık örneği. Midem bile benim zayıf anımı hissettiğinde hemen vuruyor. Alsana bende sana inat sana aldırmayacağım inmiyorum mola yerinde bakalım ne yapacaksın.
Birden üşüdüğümü hissettim rüzgar geliyordu bir yerden, sonradan aldırmamaya karar verdim üşüdüğümü düşünmesem pekala rahatsız da olmam diye düşündüm oysa küçükken okuduğum bir Hint kitabından edinmiştim bu fikri; Budist rahibin biri düşünce telkinleriyle uzun süre aç durabildiğini okumuştum neden olmasın diye düşündüm ve kendimi telkin etmeye başladım ben üşümedim, burası sıcak, ben burada değilim falan filan. Çok soğuk be ne üşümemesi. Kapatın be şu kapıyı.
Aklıma yazdıklarım geldi geriye dönüp neler karalamışım diye okumaya başladım karaladıklarımı ve şu anda kadar yukarıda gördükleriniz ortaya çıkmış ve benim bu yazı stili veya karakteristiği çok hoşuma gitti hem okuyanları sık sık yazının içine dahil ediyorsun hem de kendini dahil ediyorsun yazının içine mükemmel diye dündüm ve bir çok imla kuralına fazla dikkat etmemek fikri aklıma geldi.
Yalan vallahide yalan zaten dikkat etmiyordum. Sade size fikir diye yutturuyorum. Lakin kendime de yutturamadıktan sonra pek anlamı yok. Bu fikrin İçimden bir ses “Boş ver kafana göre takıl” dedi bende boş verdim ve kafama göre takılıyorum.
Millet yemeğini yemiş içmiş oh be ne ala daha ben dışarı çıkmadan otobüs kalkacak “zıkkımlanın emi” yahu insan bir uyarır. Ama dur be kardeşim sen zaten yalnızsın yanında kimse yok ki senin.
İşte böyle bir yolculuk hikayesi gibi başlayıp ve deneyimsiz denemelerimi toplamak pardon yazmak istememin neticesinde ortaya çıkan garip ama benden olan benim öğelerimi içeren bir yazı tamamen ben.
Aslında yalnızca garip olan bu yazı denemem değil ki; bindiğim otobüsün yatak odamda ki yatağımın oluşuna ne demeli ve de yalnızlık falan ise bu gece yalnız yatışım dan ziyade bir şey değilmiş. Bende bu otobüs nerden geldi diyorum geçmişten ışınlanmış gibi derken; aaa hakikaten ben bir bakıma telkinle kendimi aç değilmiş gibi yapmaya çalışırken; aaaa gerçekten ben kendimi bir otobüste hissetmişim. Günahını almışım Budist rahibin demek yaptıkları kısacası öğretileri doğruymuş. Aaa Ben popomu kaşıyorum. Şu işe bak demek ki tüm fikirler bu hareketi yaparken aklıma geliyor. Lakin ne gariptir ki bu da bir telkin den öteye bir şey değil ki.
***Buradan devam et gelince düzenlemeye***
Şimdi bu başlangıç yazımın alt başlığını bir yolculukta karar olarak belirtmiştim tamamen değişmesi mi gerekiyor? Ne alakası olabilir? Be oğlum.!. Pek tabi alakası olabilir. Durmadan telkin melkin derken, aslında gerçeğin tam içine düşmüş gibiyim.
Bir dizi garip düşüncelere kapılıyorum yatağımın üzerinde; başlığa dokunmamaya karar veriyorum. Zira tavuk yumurtasını beğenmediğinde tekrar kıçına sokup değiştiremediğine göre kendi istediğine bende bu yazdıklarımı değiştiremeyeceklerin arasına koyuyor (telkinle) ve değiştirmemeye karar veriyorum. “Kardeşim ne yazıyorsa o.”
Ruhumun sıkıştığını hissediyorum. Şaşırmayın bunun tek suçlusu midem yaptığı etkiye tepkiyle karşılık verince kendileri daha büyük etiyle cevap vermekteler. Gerçekte en büyük zararı görecek olan sanırım benim. Sakın ha “pes ettin alan” demeyin. Sıkıysa siz midenizle inatlaşın. Bu inatlaşma bana Çok uzun uğraşlardan sonra farkında vardığım bir gerçekliği aklıma getirdi. Ve ben bunu sizle paylaşmak istiyorum. Dikkatle okuyun bu satırları, beklide önünüzde ki bu satırlar size bir ışık yaka bilir. Ne konuda mı? dersiniz bunu da kelimeyi belirtikten sonra ki takip eden cümlede belirteceğim. Evet şimdi hakkettiniz bu büyük zokayı pardon gerçekliği. “”Siz siz olun asla vücudunuzla inatlaşmayın .”” İşte gördünüz mü? Ne muazzam bir farkına varmışlık. Şimdi sıra geldi ne konuda size fikir veya ışık yakacağına. Aslında bunu yukarıda belirtmiş olmam lazım. Evet gördüm hala anlamadıysanız. Siz delisiniz demektir.
Şimdi okumayı bırakıp bir nefes alın ve ne olabileceğini düşünün iki kere geçmiş ne fikir oluşacağı. Evet bulamadınız mı? Tamam fazla merak etmeyin sizleri daha fazla uğraştırmayacağım. Aslına bakarsanız çok hoşuma gitmiyor değil. Vaz geçtim uğraşmaya devam edin. Ne yapacaksınız çile dünyası. Bazılarınızın küfürlerini(kötü söz sahibine aittir iyi söz bana), bazılarınızın da en büyük çilemiz bu olsun dediğinizi duyar gibiyim. Bende biraz daha şımararak. Bu oyunu uzatmaya karar verdim. Şu anda kadar bulamadıysanız. Sizler gerçekten katıksız delilersiniz.
Evet yolculuğum devam ediyor aslında ben seyahat ediyormuşum yatak odamda değilmişim. Yanımdaki koltuk boşmuş o kadar. İçten içe yakarma durumunda da olabilirim. Yardıma çağıracak kimsem de yok etrafımda sizler bile yoksunuz. Fakat sizi töhmet altında da bırakmak asla istemem. Sonra taksiratınızı benim bağışlamamı istersiniz bende bağışlayamam ben sade bir seyahat ediyorum yalnızım ve otobüs çıldırmış gibi gürültü çıkarmakta yazık ki midem aferist* bir durumda midenin bana yaptığına sadece oportünistlik** derler başka bir şey diyemezler. Pis menfaatperest mide seni.
Yahu hiçbiriniz merak etmediniz mi? Yolculuğum nereye? Sakın ha Yolculuğumun nereye olduğunu sormayın bende bilmiyorum. Nereye gidiyorum? Babaannemin tabiri vardı. Nereye gidiyorsun dediğimde “Cehennemin dibine” derdi. Rahmetli oldu. Öldü kadıncağız.
Ya bu yolculuk iyiden iyiye beni sardı. Yada ben şaşkınlık içindeyim otobüsün sesi beynimi tırmalamaya başladı. Baksana neler aklıma gelmeye başladı. Bir dizi olaylar. Geçmişim, yalnızlığım bir ara seyahatimi unutup kendimi yatak odamda bile hissettim.
Aslına bakarsanız böyle şeyler normal pek tabikiz ne düşüneceğime ben karar veremiyorum ki konuşacak kimse olmayınca yanımda gevelemekten öteye gitmiyorum. Midem de dayanılmaz boyutlara geldi. En iyisi yataktan kalkıp bir güzel kahvaltı hazırlamak. Demliği de koydum mu Ocağın üzerine oh be artık ne yapmam gerektiğine karar verebildim. Demek fazla aşırıya kaçmamak lazım, inatta.
Bana sorarsanız sizden olsam sormazdım ama bir kere işkenceye katlanmaya siz karar verdiniz. Ben değil. Karmaşık olduğunu hissetiniz mi? Ben her şeyin farkındayım. Omuzum ağırıyor. Ne alakası var demeyin yataktan düştüm, otobüsün kodluğundan, aman be ne bu kafam karıştı. Bir açlık bu kadar eziyet çektirir mi? İnsana. Baksanıza demek ki çektiriyormuş. Hem ben vazgeçtim bu sevdadan Güneş sırtımı fazla yaktı gidip biraz yüzeyim de serinleyeyim sıcağın bağrında da bu kadar durulmaz ki … Zaten popom kaşınıyor. Yoksa aklıma ne gelecek yine.
______________________________________________________
*Aferist : Bedavacı, Mideci **Oportünist : Çıkarcı
Yukarıda benim ne olabileceğim üç bilemedin dört defa geçti deli cevabı verenler sanki bir şey keşfetmiş gibi sevine bilirler deli gibi sevinin. Ne bildiyseniz. Sorsanız Atom bombasının tarifinden de önemli gelir size…

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER X.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER

Otar LORDKİPANİDZE

Almancadan çeviren:Gubazi Çibarişi


''Eski çağlarda büyük üne sahip olan ülkenin (Kolhetia’nin ) ününü Jason’unArgonot seferi efsanesı ve ondan önceki Phrixos’un seferide göstermektedir.'' (Strabon)


Kolhetinin en parlak döneminden biri olan M.Ö. 5.- 4. yy ın ilk yarısında orjinalite ve spesifik stil elementleri sanatta en açık olarak kuyumculukta görülmektedir. Erken antik Kolhetinin en eski altın işleme örneklerinin yaşı144 M.Ö. 8.-7. yy olarak tayin edilmektedir: Urekide plastik stilde yapılmış yabani hayvan başı figürleri ve zengin granulasyon ile süslenmiş alınlık145. Nosiri (Şek. 1, Nr. 35), Çuburişindşi (Şek. 1, Nr: 25) ve Parskanakanevi (Şek. 1, Nr. 48)146, bir tarafı stilize edilmiş boğa başı, diğer tarafında geometrik kıvrım bulunan üçgen seklinde altın takı (Resim. 17, 1). M.Ö. 7.-6. yüzyıla ait eserler orjinal ve gösterişli stilde, zengin granülasyonla bezenmiş ve şaşırtıcı derecede sanatsal çeşitliliğe sahipler. M.Ö. 5. ve 4. yüzyılın ilk yarısında tam bir yetkinliğe ulaşmıştı. Kolhetinin en önemli politik merkezlerinden biri olan Vani’de (Şek.1,Nr. 14) ve diğer bölgelerde bulunan örnekler bu dönemin en mükemmel örneklerini oluşturmaktadır147.
Altınve gümüş diademler karakteristik baş süslemelerdir. Uçları çeşitli motifler süslenmiş romboedral plakalarla biten burma halkalardan oluşmakatadırlar (
Resim. 15, 2). M.Ö. 5.-4. yy la ait bu tip diademler sadece Kolhetide yaygındır. Belliki bunlar özel olarak ölü gömme merasimleri için yapılmışlar148. Vani’de bulunan bir diademin üzerinde orient’te ve arkaik yunan sanatında yaygın olan hayvan başı figürleri bulunmaktadır. Plakanın bir yüzeyinde aslanlar sırt üstü yatmış bir boğayı boğmakta, diğerinde ise diz üstü çökmüş boynozlu bir ceylan ve bir post sırtı resmedilmiştir (Resim. 15, 1). Başarı ile gerçekleştirilmiş üç figürlü kompozisyon, temiz çizim, karakteristik hayvanların realist bir biçimde yansıtılması, bireysel, istemli ve ilginç ustayı tanıtıyor bize. Üçken çerçevede figürlerin yetkin bir biçimde dağılımı (fronton kombinasyon için tipik), aynı zamanda kompozisyondaki ince detay, ustanın arkaik Hellen sanatındaki yetkinliğine tanıklık etmektedir. Stil analizde, sembolize edilmiş canlıların biçimlerinin köksel olarak Asur, Manas, Med ve Akameniklerin sanat dünyası ile olan bağlantısı belirgin olarak görülebilmektedir. Bu da Kolheti sanatının orientle olan yakın etkileşimini yansıtmaktadır149.
Miktar ve çeşitlilik bakımından küpeler ve çengelli iğneler öne çıkmaktadır (
Resim. 16). Tipik olan ve sadece Kolheti’de yaygın olanlar M.Ö. 5. yüzyıla ait çember şeklinde, spektral süslemelerden oluşan, zengin granülasyonlu altın ve gümüş küpeler, ajurlu takılardır (Resim. 16, 3-4). Bir araba üzerinde iki atlı şeklinde figüre edilmiş olan gösterişli küpeler, elsanatının mükemmelliğini gösteren örneklerdendir (Resim. 16, 8-9). Bu küpeler Achalgori hazinesinde (Doğu Gürcistan) bulunan takıları anımsatmaktadır (bkz. Resim, 18, 1-2). Orjinal detaylar, diğer küpelerdede mevcut olan ve özgün bir stili yansıtan rozetli halka, karakteristik yanlardır150.
Plastik stilde resimlenmiş aslan, dana, koyun ve oroks (auerochs) başı figürlü bilezikler başlı başına bir gurup olusturmaktadır151.
Stilistik açıdan bu bilezikler Akamenik ve akdeniz ülkelerinde görülenlerden az farklılık göstermektedir. Üzeri plastik tarzda işlenmiş yaban domuzu figürlerinin yer aldığı altın bilezikler (
Resim. 17, 3-4) İran ve Anadoluda bulunan küçük bronzdan figürlerle benzerlik göstermektedir. Fakat ince detaylarda, grafik-dekoratif stili ve plastikte belli yönler ile diğerlerinden ayrılmaktadır152.
Vani ve Kolheti’nin diğer yerlerine ait altın el işçiliği alışılmışın dışında bir çesitlilik göstermektedir (minyatür kuş, dana, koyun, kaplumbağa ve benzeri figürlerle süslenmis çok sayıda takılar, çesitli türde inciler, heraldik kartal (heraldik: amblem sanatı ç.n.)153. Katı sanatsal stili ve özgün teknik çalışma, eserlerin tek bir okula (ekole) ait olduğunu göstermektedir. Büyük çoğunluğu sadece Kolheti’de yaygın olan, ödünsüz sanatsal formu ve bir önceki antik dönemle olan genetik bağlantısı, bunların yerel kolhi kökenine ait olduğunu göstermektedir.
M.Ö.5.yüzyıla ait çoğu Kolhi altın takıları piramit ve üçgen formadadır ve zengin granülasyonla bezenmiştir. Bu süsleme elementleri, daha öncede gördügümüz gibi, Kolheti’de M.Ö. 7.-8. yüzyılda da bilinmekteydi. Daha eski olan diğer örnekler, eski Mana ve Med’lerdeki Marlık ve Ziwiye’den bilinmektedır. M.Ö. 7.-5. yüzyılda granulasyon tekniği Etrusk’leride içine alacak şekilde bütün Akamenik dünyada ve Akdeniz bölgelerinde yaygındı. İlginç olan, Mana-Med Krallığının Hurri-Urartu halkı ile yakın ilişkileri, bu ülkede, yani Kolhetide, çok daha önce ortaya çıkmış olmasıdır.
M.Ö.5.-4.yüzyılda Kolheti’de, muhtemelen ilk olarak Vani’de, sanatsal olarak yüksek düzeye ulaşmış, dövme, burma, kakma, dökme, granulasyon gibi çeşitleri teknikleri ustaca kullanabilen özgün elsanatı örneklerini veren kuyumcu okullarının mevcut olduğu kesin olarak söylenebilir154. Kolheti kuyumcuları yerel kaynaklı hammaddeleri işliyorlardı. Antik yazarlar, örneğin Strabon (X, 2, 19) ve Appian (Mitrida savaşı 103) Kolheti deki nehirler hakkında ve ’’ koyun postu yardımı ile’’ altın elde etme yöntemi hakkında bilgiler iletmişlerdir. Bugün dağlık Kolheti bölgelerinden Svaneti’de aynı yöntem hâlâ kullanılmaktadır155. Antik yazarlar Kolheti’deki çok zengin altın yatakları hakkındaki efsaneleride biliyorlardı. Plinius’e göre;’’ Kolheti kralı Savlak çok geniş toprağa, söylendiğine göre Svanilerin ülkesinde ve ünlü altın postun bulunduğu krallığında muazzam miktarda altın ve gümüşe sahip’’ (NH XXXIII, 52). Bulunan çok sayıda altın bulgular yazılı aktarımları desteklemektedir156. Sadece Vani’de M.Ö. 5.yüzyıla ait yerleşim yerine ait kazılarda 1700 adet altın eşya çıkarılmıştır157. Kolhetinin bu zenginliği muhtemelen antik yazarların önemle altını çizdikleri ünlü ’’Altın Post’’ efsanesini yaratmıştır.
Kuyumculuk sanatı ile uğraşanlar ağırlıklı olarak kolheti aristokratına çalışıyordu. Aynı şekilde, örneğin metal işletmeciliğinın silah üreten kesimide aristokratlara çalışıyordu. Genelde sıradan kişilere ait mezarlarda silah bulunmamaktadır. Fakat istisnasız aristokratlara ait bütün mezarlarda silah bulunmuştur. Değerli metal, seramik kaplar, pahalı eşyalar (Herodot bunların Kolheti’den ihraç edildiğinden bahsediyor) ve diğer lüks eşyaların üretildiği atelyeler yerli aristokratların oturduğu yerlerde yoğunlaşmıştı. Bu, şehirlerin gelişimi için ana faktörü ve itici gücü idi. Elsanatlarına üretim merkezlerinin dışındada yaygın olarak görülmesi gelişmiş bir ticari ilişkiyi göstermektedir. Ayrıca bu kolhi toplumunun Milattan Önceki şehirli yapısını desteklemektedir. Bu M.Ö. 7.-4. yüzyılda Kolhi şehirlerinin sosyo-politik ve kültürel fenomenlere ait güncel sorunun çözümünü daha da zorlaştırmaktadır.
Yazılı kayıtlarda sadece ’’ Medea’nın geldiği ’’barbar şehir’’ den bahsediliyor (Pseudo-Skylax § 81). Ahşap yapılar zamanla çürüyüp kaybolduğu için, Kolhi şehirlerinin o zamanlarda nasıl göründüğünü ortaya çıkarmak çok zordur. Namçeduri’deki kazılardan elde edilen verilerden, Kolhi düzlüğünün bazı kesimlerinde muhtemelen insan gücü ile yapılmış, palisade ve hendekle çevrili tepelerde kurulmuş, iç kale şehirlerin kurulduğu kabul edilebilir158.
Antik Vani şehrinde yapılan kazılar en önemlilerinden birisidir. Vani M.Ö. 6. yy dan 4. yy la kadar Kolheti Krallığının politik merkezi konumunda idi. Daha öncede belirtildiği gibi bu politik yapı, Strabon tarafından Skeptucien olarak ifade edilmiştir (X, 2, 18)159. İdari ikâmetgâh iki tarafı doğal, diğer tarafı ise muhtemelen insan eli ile kazılmış derin hendeklerle çevrili, üçgen piramit şeklindeki bir tepenin üzerinde kurulmaktaydı. Bu tepenin merkezi ve alt kesimlerinde yer alan teraslarda bulunan mezarların içinde ölülerle birlikte gömülen özel eşyalar zengin bir içeriğe sahiptir. Mezarlar belli bir düzen içerisinde yerleştirilmemekle birlikte bunlar belirgin kültürel sınıfların oturduğu evlerin yakınında yer almaktaydı. Tepenin üst terasında, tabanında dinsel törenlerde kullanılan kanalları olan ahşap bir mabet bulunuyordu160 (Şek. 9. 3). Bütün bunların bu tepenin merkezinde yer alıyor olmaları, burada oturan aristokrat kesimin işlevsel olarak bir ölçüde dünyevi ve ruhani gücüde elinde bulundurduğunu göstermektedir. Aristokrat kesimin ortaya çıkışı ve bunların toplum içindeki özel konumlarından dolayı ortaya çıkan belli bölgelerde yerleşme tercihleri, zamanla buraları İdari ikâmetgâha dönüştürmüştür. Sıradan halk bu tepelerin eteklerinde yaşamaktaydı. Vani’de tepeler ve eteklerınde görülen bu yerleşim yapısı, hiyerarşik bir sistemin varlığını göstermektedir. M.Ö. 5.-4. yüzyıla ait Mtisdsiri yerleşim yeririnin 10 km. kuzeyinde, bir tepe üzerinde yer alan kale bununla bağdaştırılabilir. Kale bir kaya kütlesinin üzerinde, kalınlığı 3 m. ye varan, duvarlarları kalın kütüklerle inşa edilmiş tek bir kuleden oluşmaktadır161. Kale önemli bir starejik konuma sahiptir. Buradan Vani’nın tüm çevresi kolaylıkla gözetlenebiliyor ve böylelikle şehir korunabiliyordu. Burada yönetim gücünün karakteristik yanı ortaya çıkıyor; teretoryal savunma. M.Ö. 6.-4. yüzyılda Vani, yönetici aristokrat kesimin İdari ikâmetgâhı ve daha da önemlisi, çevre alanlarındaki tarımsal ekonominin değerlendirildiği, siyasi yönetimin merkezi konumunda idi. Bu alandaki tarımın sadece ekonomik değil siyasi yönüde vardı162.
Arkeolojik buluntular, elsanatlarının önemli olanlarının politik yönetim merkezlerinde yoğunlaştığını ve sadece Kolhi toplumunun üst yönetici sınıfının ihtiyaçlarını karşılama işlevini yerine getirdiğini göstermektedir. Metal ve cam ürünler, İyon ve Attik’ğe ait (Attik yarım adasından) işlemeli, siyah sırlı seramikler, Akdeniz’in çeşitli merkezlerinden gelen amforalar vd. Vani’nin M.Ö. 6. yy da ve özellikle 5.-4. yy da ticaret merkezi olarak önemli bir konuma sahip olduğunu göstermektedir. Aynı dönemde Yuna ithal ürünleride kırsal kesimlere ulaşmıştır. Örneğin Chiosve Lesbos yerleşim yerlerinde bulunan Amforalar, Şuamta, Mtisdsiri, Dablagomı, Dapnari vd. de bulunan Attik işlemeli ve siyah açkılı seramikler bu savı desteklemektedir163. Vani önemli bir ekonomi merkezi olmasının yanında mevcut olan pıyasaya dağıtım işlevinide üstlenmişti.
Özetle; Vani erken Kolhetin’nin politik, idari, ticari ve dini merkezi durumunda idi. Ancak Vani’nin o dönemde bu özelliğe sahip tek şehir olup olmadığı tartışmalıdır164. Herhalükarda Vani şehri sahil kesimlerdeki Kolheti dünyası ile Helen dünyasının ilk ilişkiye geçtiği, büyük yunan koloniyasyonu döneminde kurulan diğer şehirlere göre Kolhetinin gelişimine önayak olmuş, idari merkez işlevine sahip bir şehirdi165.
___________________________________________________________________
144. Kolheti den M.Ö. 3. binyıldan altın takılar kazılarda çıkarılmıştır. Örneğin Zarzis-Gora Kurgan ve Satçheredeki Koreti de bulunan bir buçuk halkalı spiral şeklinde alna takılan bir süs eşyası (Kuftin 1949,74). Fakat altın işlemeciliği geleneğinin 3.bin yıldan antik döneme kadar aralıksız olarak devam ettiğini söylenemez.

145. Mik’elaje 1985.

146. Gogoşije 1976, 12-22.

147. O.Lort’k’ip’anije 1979a, 85-100; Čqonia 1981.

148. O.Lort’k’ip’anije 1979a, 86-88; 1985b,53-54.

149. O.Lort’k’ip’anije 1979a, 83-90; 1971, 261-268.

150. O.Lort’k’ip’anije 1979a, 90-94; 1971, 268-274; Čqonia 1981, 27-31.

151. Čqonia 1981, 47-49.

152. O. Lort’k’ip’anije 1979a, 94-95; 1971, 275-276.

153. Čqonia 1981, 7-51.

154. O.Lordkipanije 1979a.84-100; 1971,261-280. Burada Vani deki üretim merkezi dikkate alınmalı, -altın külçeler, plate artıkları, küremsi kalıntılar, küçük plateler ve altın teller (Çqonia 1981.92-97.139-141.148).

155. Bočorişvili 1946; O. Lort’k’ip’anije 1979a, 99-101; Severin 1985, 222-224.

156. O.Lort’k’ip’anije 1979a, 99-100.

157. Vani I, 213-242; O. Lort’k’ip’anije 1971, 261-280.

158. Mik’elaje ve Xaxut’aişvili 1985, 20-21.

159. O.Lort’k’ip’anije 1979a, 54-55.

160. VaniIV,150-154.

161. G.Gamkrelije 1982.

162. O.Lort’k’ip’anije 1977b, 2, 160-167.

163. O. Lort’k’ip’anije 19 ve diğerleri 1983.

164. Şu andaki tarihsel ve arkeolojik bilim camiasında antik şehrin varlığı üzerinde kesin bir fikir birliği mevcut değildir ve kanımca olmasıda zordur. Bir şehrin tanımlanmasında çıkış noktası şehrin fonksiyonu olması gerekir. Nasılki günümüzde farklı fonksiyonlara sahip şehriler var (örneğin Endustri merkezleri, bürokratik merkezler, öğrenci şehirleri) antik dönemlerdede benzer şehirler mevcuttu. Bu nedenler şehirleri ticari ve elsanatı kriterlerine göre veya sadece fiziki karakterlerine göre (coğrafik ve demografik) ölçüt ve nüfusa göre değerlendirmek bana göre büyük bir yanlış olur. Tarihi sağlam veriler antik şehirin ana işlevlerin, yani politik, ekonomik, kültürel ve dinsel alanların çeşitli biçimlerde ortaya çıktığını göstermektedir.165. Bölgeye özgü coğrafik koşullar kolhi şehirlerinin görünümünde de kendini göstermektedir. Kolhi şehirlerinde büyük ihtimalle oriental şehirlerin tipik özelliklerini, yüksek mimarisini, göstermiyordu.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER VIII.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER
Otar LORDKİPANİDZE
Almancadan çeviren:Gubazi Çibarişi

''Eski çağlarda büyük üne sahip olan ülkenin (Kolhetia’nin ) ününü Jason’unArgonot seferi efsanesı ve ondan önceki Phrixos’un seferide göstermektedir.'' (Strabon)

Bunlara benzeyen figürler diğer bölgelerden de bilinmektedir. Örneğin Hitit ritual yazıtlarından. Bunları Büyükana kultu ile olabilecek bağlantı yadsınamaz. Çünkü birçok örnek ‘’Büyük Tanrıça’’ (‘’Büyükana’’) biçimleri, canlıların çeşitliliğini temsil edecek şekilde gösterilmektedir. M.Ö. 2. yüzyılda Lucia Apuleius Tanrıça adına yazdığı yazıda:’’ Ben doğayım, var olan herşeyin anası, bütün gücün yöneticisi, bütün başlangıçların başlangıcı, en büyük tanrılık(uluhiyet) im. Ben bütünlüğüm, yeryüzünde var olan bütün canlılar tarafından yüceltilenim’’. Vani de (Resim. 16, 1-2) bulunan M.Ö. 5-4. yüzyıla ait altın bir küpede ve süs askılarda ve M.Ö. 2-3.yy la ait bir kemerde yer alan kuş figürleri büyük Ana Tanrışa inanışı ile bağlantılıdır133. Kolhetinin çeşitli yerlerinde bulunan M.Ö. 8-5.yüzyıla ait arkeolojik buluntular ortak bir ‘’ Büyük Ana Tanrıça’’ inanışını göstermektedir. Bu belkide ‘’ resmi (devletin) inanış ilede bağlantılıydı.



Şekil.12. Bazı Kolhi seramik tipleri ve ornamentler, M.Ö. 7. yy ve 4. yy ın ilk yarısı

.
M.Ö. 8-5. yüzyıla ait bronz ve seramik eserler sadece dinsel inanışı değil aynı zamanda o dönemlerdeki elsanatının mükemmelliğinide göstermektedir. Yeni yaratımların zenginliği, sadece Kolheti krallığındaki elsanatının ekonomik sistemdeki yerinin değil aynı zamanda antik Kolhi kültürünün tarihsel ortaya çıkışı ve gelişim sürecindeki rolünü belirleme imkanınıda vermektedir. Burada, o dönemdeki el sanatını detaylı olarak ele almak yazının ana temasının dışındadır. Fakat yinede bu branşlardan Kolhi Kültürünü ve ülkenin ekonomik gelişimini yansıtan orjinal ve spesifik134 eserlerden bazılarını ele almak istiyorum.
Döner masada yapılmış çanak çömlek analizleri, araştırmalara en büyük katkıyı sağlayan materyallerdir. Genel kabule göre döner masa tekniğinin kullanılmaya başlanması seramik produksiyonunun serbest el sanatı dalına dönüşümünü gösteren en önemli göstergelerden biridir. Batı Gürcistanda bu süreç Kolheti Krallığından önce başlamıştır. M.Ö. 2000 in ikinci yarısı ve 1000 yılının başlangıç dönemlerine ait döner masa seramikleri bilinmektedir. Seramik el sanatı Kolhetide eski bir geleneğe sahip ve bu özel bir yetkinliği (ustalığı) ortaya çıkarmıştır. Gelişme sadece form ve süslemede değil aynı zamanda teknolojik seviyeyide (bunların arasında parlak yüzeyli, açık siyah ve siyah kapların produksiyonu) ileri götürmüştür. Kolhi seramikçiliği M.Ö. 8-4.yy da önceki dönemde elde edilen bilgi birikiminide devralarak, tüketicilerin taleplerini,- bazıları kompleks form çalışmaları gösteren- çesitli tiplerde üretilen büyük miktarda üretilen seramiklerle karşılamaya çalışıyorlardı. Seramikler- yüz yıllar süren bir süreç içinde- kendilerini yüksek kalite, aynı zamanda konzervatif form ve ornament ile karakterize etmektedir. M.Ö. 8-7. yy için yüzeyi kanallı kaplar tipiktir (
Resim. 8.) (tüketim fazlası ürünleri saklamada kullanılan pithos tipi kaplar, testi, dibi ince honi biçiminde kupa, sahan ve tencereler). Kulpların büyük çoğunluğu boynuz biçimlidir. Pithoi tip kocaman kil kaplar M.Ö. 7.yy sonlarından M.Ö. 4.yüzyılın ilk yarısınakada olan dönem için karakteristikti (Şek. 12, 30). Günlük yaşamda kullanılan seramikler geniş bir çeşitlilik göstermektedir. Bügüne kadar herhangi bir seramik atölyesi veya fırının bulunamamış olmasına rağmen, bir taraftan form ve motifler diğer taraftan hammaddenin (kilin) Kolhetinin dışında bilinmeyen kimyasal bileşime sahip olması seramiklerin lokal üretildiğini göstermektedir. Siyah, koyu külrengi, bazıları parlak yüzeyli, bir ve/veya iki saplı forma sahip seramikler tipik olanlarıdır. Bunlara ek olarak vertikal delikli çif honili testi (Şek. 12. 9) sayılabilir. Süsleme olarak; parlak vertikal çizgiler, romben sekilli süsleme elementleri, dalgalı çizgiler, spiral, konsantrik dairesel çukurtmalar, balık kılçığı ve diğer şekiller. Bunlar bütün testilerde görülebilen şekillerdir135. M.Ö. 7. yüzyıl sonu M.Ö. 4. yüzyıl başlangıcına ait Kolhi seramikleri kendilerini ince form, belirgin dopel honi silueti veya birbirleri ile uyumlu formlar ve kabın silueti tarafından belirlenen olgun kesin geometrik ornametlerle karakterize etmektedir.
Bunların çoğu yüksek kalite ürünleridir. Dikkate değer bir nokta M.Ö. 6. yy ve 4. yy ın ilk yarısına ait formlarda bir iki istisna dışında Hellen etkisinin görülmemesi, kendi geleneksel formu yüz yıllar boyu korumasıdır. Kolhi seramiklerin miktarı ve çeşitliliği yüksek produksiyon seviyesinin göstermaktedir. Seramik genel ihtiyaç maddesiydi. Seramikler belli ölçüde standartlaşmış ve aynı tip ürünler Kolhetinin her tarafında yaygındı (Pithoi: Şek. 12, 23; çift konik gövdeli testiler ve vertikal delikli tutacaklar: (Şek. 12, 9) honik bardak (maşraba), bir kısmı yüksek ayaklı; eğik kenarlı sahanlar. M.Ö. 7.-4. yy la ait bu ana tipler heryerde yaygındır. Sahil yerleşim yerlerinde Batum’dan Sohum yakınlarına kadar, Kolhi havzası, Rioni nehrinin alt ve orta kesimleri, Supsa-Natanebi nehri yamaç ve vadilerinde, Enguri, Kwirila ve vd. Yerlerde136. İlginç bir durum ise bu mallara seramik atölyesinin bulunmadığı dağlık bölgelerde de Rioninin üst kesimleri (bugünkü Raça-Leçumi) yaygın olması. Buralara sadece üretim merkezlerinden (Rioninin orta kesiminden) buralara ulaşmış olması gerekir. Aynı şekilde seramikler Enguri vadisinden yukarıya doğru, Kolhetinin en yüksek kesimlerine, Swaneti ye kadar ulaşmıştı. Bütün bunlar Seramiğin M.Ö. 7.-4. yy da Kolheti bölgeleri arasındaki ticari gelişimindeki önemini göstermektedir137. Burada aynı zamanda bu seramiklerin kuzey Karadeniz sahillerine ihraç edildiğinide belirtmek gerekir138.
Hernekadar demir ve demirden araçlar, ekonomik alanda bronzun yerini almış olasada, bronz işlemeciliğine M.Ö. 7.-4.yy da da devam edildi. M.Ö. 1. binyılın ilk yarısında Kuzey Kafkasya ve daha uzak bölgelerde kullanılmakta olan büyük bronz kazanlar, önceki dönemim devam eden geleneği olarak görülebilir139. M.Ö. 6.-5. yy la ait kazanlar Kolhetinin çeşitli bölgelerinde bulunmuştur140. Bunlar eskiler gibi aynı form ve üretim tekniğine sahip, fakat tutaç biçimleri farklıdır. Bunlar M.Ö. 1. binyılın ilk yarısındaki seramiklerdeki gibi boynuz şeklindedir. Yeni kazanların (M.Ö. 5.yy) tutaçların üst kesimlerinde dik kulaklı hayvan başı imitasyonları bulunmaktadır ve detayına kadar M.Ö. 6.-5. yy la ait kaplarla aynıdır. Bir taraftan kapların geleneksel formlarını korumuşlar, ama diğer taraftan zamana uygun stilde yeni süs elementleri eklenmiştir. Bu tipin diğer gurubu, M.Ö. 5. yüzyıla ait örgülü ornamentlerle süslenmiş tutaçlı kaplardır. Vani’de bulunan bir kabın (bakraç ) iç dip kesiminde gamalı haç biçiminde plastik stilde bir ornament bulunmaktadır. Vanide buna çok benzeyen orta boyda (yüksekliği: 14 cm) başka bronz bir kap daha bulunmuştur. Kabın yuvarlak orta göbeği iki bronz metal ile beraber birleştirilmiş, çember ayaklı, iç içe geçmiş tutaçlı ve dibinde( iç) gamalı haç bulunmaktadır. Bakracın aslında zincir ile bağlı olan kapağında oroks (auerochs), horoz ve aslan (?) figürleri bulunmaktadır. Bütün figürler bir profil içinde expresiv bir duruşta resimlenmiş, gövde yüzeyleri ornamental kertik tekniği ile işlenmiştir (
Resim. 9, 4). Süsleme stili (hatırlanacagı gibi) Kolhi baltaları ve diğer eserlerde bulunan hayvan süslemelerine benzemektedir. Bu kapların ve diğer bronz araç gereçleri yapanların dağlık kesimlerden, bir kısmı eskiden beri metal işlemecilikte büyük bir gelişme göstermiş olan Raça-Leçum dan gelmiş oldukları pekala kabul edilebilir. Bu kapların Kolhetideki yaygınlığı sadece yüksek kesimlerdeki ustaların el sanatındaki yoğun üretimini değil, aynı zamanda Kolhi el sanatı stilinin aktif yaratımını da gösteriyor141.
Bronz, M.Ö. 6.-4. yüzyıllarda, başlıca takılarda ( bilezik, kolye, çengelli iğne, askılar, kemer, yüzük vs. ), kult ve rituallerde kullanılan ve aralarında harika el sanatı örneklerininde yer aldığı eserlerde kullanılan bir metaldı. Örneğin Ureki’de bulunan M.Ö. 8-7. yüzyıla ait bir dizi minyatür heykeller: kediye benzeyen Skhyt-Sibirya eserlerindeki vahşi hayvan stilleri ile benzerlik gösteren, yere uzanmış durumda çizilen hayvan motifler bulunmaktadır. Geometrik tarzda çizilmiş geyik, boğa figürleri stilistik biçimde ve boynuzları daire olusturacak şekilde resimlenmiş142.
Kolhetide bronzun yanısıra gümüş süs eşyalarıda yapılmaktaydı. Diadem, kolye, askılarla süslenmiş küpe, yüzük vs. En yaygın olanı geometrik tarzda oymalar, uçları plastik stilde yapılmış hayvan başı ile biten ornamentlerdir. Stil olarak gümüşten yapılanlanlar ile altından yapılanlar birbirine benzemektedir. Özellikle gümüş sahanlar öne çıkmaktadır. Bunlardan bazıları , omphal çanak, Akamenik dönemdeki Doğu ve Akdeniz bölgesinde yaygın olan tipe ait. M.Ö. 6.-4. yüzyıla ait bu çanakların özgünlüğü ve sayısal çokluğu bu metal kapların Akamenik örneklerden esinlenerek lokal merkezlerde yapıldığı yorumuna izin vermektedir144.
___________________________________________________________________
133. O.Lort’k’ip’anije ve diğerleri 1980, 71.
134. O. Lort’k’ip’anije 1979a, 74-102; 1985b, 99-131.
135. O. Lort’k’ip’anije ve diğerleri 1981a.
136. O. Lort’k’ip’anije 1979a, 77-79; 1985b, 99-131.
137. O. Lort’k’ip’anije 1979a, 78-79; 1985b, 102-103.
138. O. Lort’k’ip’anije 1979a, 168-169.
139. Kuftin 1944b, 35; Saxarova 1976a, 32-34. 49-50.
140. O.Lort’k’ip’anije 1979a, 82-83; 1985b, 105.
141. O. Lort’k’ip’anije 1979a, 83-84.
142. Mek’elaje 1985, 59-62.143. Gagoşije 1968, 37; O. Lort’k’ip’anije 1979a, 84.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER VII.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER

Otar LORDKİPANİDZE
Almancadan çeviren:Gubazi Çibarişi


''Eski çağlarda büyük üne sahip olan ülkenin (Kolhetia’nin ) ününü Jason’unArgonot seferi efsanesı ve ondan önceki Phrixos’un seferide göstermektedir.'' (Strabon)


Kolheti, Argonot seferleri hakkında bilgiler veren en eski yunan yazarları tarafından, gelişmiş bir tarım ilkesi olarak belirtilmektedir110. Burada sadece ’’demir (bronz) ayaklı boğa’’ , Pindardaki ’’ dökme demirden sert saban’’ (IV Pytien-Ode) ve Rodoslu Apollonios’un (III, 230-234, 412-427) ilettikleri hatırlanmalıdır. Kral Aietes bu eserde tarım ekonomisinden iyi anlayan biri olarak gösteriliyor; ’’sadece o, burnundan ateş çıkaran demir(bronz) ayaklı boğayı sabana koşabiliyor, tarlayı düz ve derinden kazabiliyor, ekebiliyor ve birgün içinde ekini kaldırabliliyordu...’’

Gürcistan’ın tarım ekonomisi tarihi hakkında yapılan özel araştırmalar, Kolheti’nin M.Ö. 7-4. yy’da gelişmiş bir tarım ekonomisine sahip olduğunu ortaya konmuştur111. Burada çok dikkat çekici bir nokta, M.Ö. 7 –4.yy’a ait arkeolojik kazı alanlarında, mezarlarda özellikle demirden yapılmış kazmaların varlığıdır. Bazan birkaç yüz tanesi bir arada bulunmaktaydı. Bunların içinde özellikle demir saban veya sabana benzeyen aletler çok ilginçtir112. Tarım aletlerinin ölü ile beraber gömülmesi diğer kültürlerde nadir olarak raslanan bir durumdur, fakat Kolhi kültüründe buna sıkça rastlanmaktadır. Bu, tarımın toplum içinde oynadığı büyük rolu yansıtmaktadır. Bu Kolheti hakkında söylenen bir çok efsanede de önemli rol oynamaktadır. Demirden saban113 ve sabana benzeyen aletler114, ayrıca tarım aletleri üzerinde yapılan etnografik araştırmalar, tarımın saban ve kazmalar ile yapıldığını ortaya koymaktadır115 . Tarımı yapılan çeşitli tahıllar; darı, çeşitli buğday türleri, ’’macha’’Triticum macha, Triticum vulgare ve kolh polba (Triticum paleocolchicum), saçak köklü bitkilerden keten ve kenevir (bunlar ihraçta ediliyordu)116.

Kazılarda çıkarılan çeşitli çanak çömlekler ve demirden asma bıçakları117 Kolhilerin üzümcülükte yaptıklarını göstermektedir118. Üzüm tarımındaki gelişim özel toprak mulkiyetinin oluşma sürecini hızlandıran etmenlerden bir diğeri idi119 . M.Ö. 7- 5.yüzyıla ait sayısız kemik buluntular büyük ve küçükbaş hayvancılık, domuz, tavuk vb. üretiminin Kolhetinin ekonomik hayatında önemli bir yere sahip olduğunu göstermektedir120

Yerleşim yerleri az araştırılmış olmasına rağmen M.Ö. 1000 yılından itibaren mimarî yapıları stabil, belirgin, organize bir yapılanmaya sahipti ve sürekli bir gelişme göstermektedir. Yapılar ya doğal bir yükseltinin üstüne veya yapay olusturulmuş bir yükseltinin üzerine kurulmakta, çevresi bir veya iki hendek ile çevriliyordu. Yerleşim yerleri plana göre kurulmuyordu ve sınırları çok belirgin değildi. Herahgi bir Tahkimat sisteminin olmaması ahşap kule tipi evler yapıların gelişmesini yönlendiriyordu. Bunların kurulmasını Vitruv şöyle naklediyor (II, 1, 4, 6): ’’ Pontostaki Kolhiler büyük ormanlıklar sayesinde evlerini sağa ve sola bütün bir ağaç gövdesini yere uzatıyorlar. Uçlarına diğerini koyarak bu şekilde oturulacak içmekanı belirliyorlar. Daha sonra bu dört köşe direklerle bağlanıyor ve bu şekilde üste doğru çıkarak kule şekilli evler yapmaktadırlar. Ağaçların arasında oluşan boşluk yaprak ve kille doldurmaktadırlar. Çatıları da aynı şekilde ağaçları giderek daralacak biçimde koymaktadırlar. Ve bu şekilde piramit biçiminde çatılar oluşturmaktadırlar. Çatılar yaprak ve kil ile örtmekte ve bu şekilde barbar tip çatılar yapıyorlar.’’

Vitruv kule biçimli eski Kolhi tipi evlerin orta kesiminde , basamak biçimli piramit biçimindeki mimariyi çatı olarak tasvir etmektedir. Bu neredeyse kare şeklinde yapılardır ve üste doğru giderek daralmakta, koni seklinde bir çatı ile sonlanmakta ( belki ışık ve duman için bir delikte bulunmaktaydı) (Şek. 9. 1). Eski ahşap evler, ayrıca köşe konstruksiyonlar ve diğer detaylar Vitruvs’un aktarımlarını tastik etmektedir121.
Şekil.9. Kokhi ahşap mimari, M.Ö. 6.-4. yy, Vitrusv’ un tasvirine daynarak yapılmış rekonstruksiyon

Eski kolheti yerleşim yerlerinde; Namçeduri, (Şek. 1, Nr. 4), Nosiri (Şek. 1, Nr. 35)Simagre (Şek. 1, Nr. 7) ve diger yerlerde yapılan arkeolojik kazılar, Bronz dönemine kadar uzana zaman dilimine ait ahşap bina tekniğine ait güzel örnekler ortaya çıkarılmıştır. Evler kural olarak birbirleri özerine gelen ve dışarıya doğru hafif çıkıntı bırakılan konstruksiyonlardan oluşuyordu (Resim. 6.) ve bir veya birden çok dikdörtgen şeklinde odalardan oluşuyordu. Çeşitli malların konduğu ambarlar da bu şekilde inşa ediliyordu. Kolhiler bu tip evlere ‘’Dşargvali’’, yani kütüklerden yapılmış ev (oda) diyorlardı. Bu yapı tekniği Kolhetide M.Ö. 2000 lerde gelişti ve neredeyse günümüze kadar ulaşmıştır. Ahşap yapılar çoğu zaman kerpiç ile sıvanıyordu.

Bu amaç için kullanılan pişirilmiş kerpiç sıvaların özerinde ağaç izleri bulunmaktadır. Simagre’de bulunan bir evde kare seklinde (5,60 m x 5,60 m) iyice sıkıştırılmış kerpiç bir taban ortaya çıkarıldı122. Aynı yaşta ve biraz daha eski benzer yapılar Kolhetinin diğer yerlerinde ve dağlık bölgelerdede bulunmaktadır123.

Bu tip yapı konstruksiyonu sadece evler için karakteristitk değil aynı zamanda tapınak ve surlardada kullanmaktaydı. Vani’de (Şek. 9, 3) M.Ö. 5. yy la ait bir tapınak ortaya çıkarıldı. Tapınağın doğu tarafından 2 m. genişliğinde uzun bir koridor açılmakta: Kuzey tarafı 2 m. aralıklarla duran çapraz örülmüş araları taş ve kerpiç ile doldurulmuş ahşap duvarlar bulunmakta. Tapınağın batı tarafı zeminde iki sıra halinde 20 m. uzunluğunda 5 m. genişliğinde dikdörtgen şeklinde çukurlar açılmış ve içine köşe desteği işlevi gören kütükler yerleştirilmiş. Bu destek çukurları pişmiş kerpiç ile sıvanmıştır. Kerpiçlerde ahşap köşe konstruksyonu ve kalın tahta izleri açık bir şekilde görülmektedir. Şekil 9, 3 te tapınağın rekonstruksyonu görülmektedir: halka açık seramonilerin yapıldığı avlu ve büyük ihtimalle kurban yeri olarak kullanılan kapalı koridor ( kazılarda burada çok sayıda Kolhi seramiği ve import edilen Hellen seramikleri bulunmuştur)124.

Mtisdsiri yerleşim yerinde, Vani nin den 10 km kuzeyinde, M.Ö. 5-4. yüzyıla tarihlenen dikdörtgen şekilli bir sur ortaya çıkarıldı (Şek. 9, 2). Karışık teknikle örülen duvarların alt kesimi kaybolmadan günümüze kadar ulaşabildi. Duvarın dış kesimi taş zemininde oyulan çukurlara yerleştirilmiş taş platelerden oluşmaktadır. İç kesim ise kalın kalaslarla örülmüştür. Dış ve iç duvar arası, içi taş ve kerpiç ile doldurulmuş ve tahta kamaralarla kapatılmıştır. Duvar kerpiç ile sıvanmıştır125.

Kolhilerin yaşam biçimleri hakkında, özellikle dinsel inanışları, ritualleri hakkında en değerli bilgiler, sıradan bir çiftiye ait mezarlar sağlamaktadır. İndividuel olarak, ölünün bütün vucudu ile gömme geleneğinin yanında, ölünün yakılması geleneğı Batı Gürsistanın çeşitli yerlerinde gelenekseldi. Ölü mezarın yanında yakılıyordu ve daha sonra külü eşyaları ile birlikte gömülüyordu. Bunun dışında, bazı mezarlarda bulunan kemiklerin kısmen veya ileri derecede yanık izleri126, çok sayıda küçük hayvan kemiği parçaları, kırık seramik parçaları (kupa ve testi) ölü gömme merasimleri ve diğer rituallerin yapıldığını göstermektedir. Ölüleri kollektif olarak gömme biçimine, taş (ve toprak) la yükseltilmiş kult yerler gibi büyük (20 m² ve daha büyük) mezarlarda bulunmaktadır. İnsan kemiklerinde görülen derin yanık izleri yakma veya ritualle ikinci bir gömme geleneğini göstermektedir. Bu tip mezarlıklar Kolhetinin çeşitli bölgelerinde yaygındır (
bkz. Şek. 1, Nr. 6, 26, 31, 33-35
) ve hepsi oldukça farklı mezar envanterine sahip; Seramik (ibrik, kenatları dışa bükümlü kadeh, çif tutaçlı kaplar, kupalar), silahlar (bronz ve demirden mızrak uçları, hançer, kılıç, ok uçları), tarım aletleri (bronz balta, demir kazma, segmentler, saban biçimli aletler, bıçak ve orak), süs eşyaları (bronzdan boyun halkası, posten, çemgelli iğne, bilezik, karneolden kolyeler, akat, polikrom ve cam), metal heykeller (kadın ve ithypallık tip erkek figürler), çeşitli hayvan heykelleri. Kollektiv mezarlarda her bir birey için nasıl bir dini merasimin yapıldığı bilinmemektedir. Ölüye ait birçok kemik ve onlarla beraber gömülen özel eşyalardaki belirtiler ölü gömme işleminin iki aşamada yapıldığı kabul edilebilir. Ölen kişi belkide önce posta sarılıp ağaca asılıyordu.
Şekil.11. Ureki de bir mezardan cikarilan cesitli aletler, M.Ö. 7.-6. yy

Bu ilk çağlara ait merasim Rodoslu Apallonios (Argonotika III, 200.209) gibi antik çağ yunan yazarları tarafından nakledilmektedir127

Arkeolojik materyaller bize antik Kolhilerin dinsel kultleri hakkında açık bilgililer vermektedir128. Örneğin Ureki’de (
Şeki. 1, Nr. 6) bulunan kollektif bir mezarda son derece ilginç buluntular çıkarılmıştır; bron kuş, geyik, panter, boğa ve göğsünde bir çocukla taht'ta oturan bir kadın heykeli (Şek. 11.)129 . Tanrıça ve yanında bir çocuk, etrafında hayvanlar. Bu en eski inanışlardan olan, toprağın, bütün herşeyin anası, yer tanrıçası,’’ ‘’ büyükana’’ dır. Bu alışılmışın ötesindeki buluntu sadece mitolojik değil ayrıca özellikle enstitüleşmiş tarım kultunuda yansıtmaktadır. Büyük Tanrıça veya Büyükana inanışı bütün Kolheti de yaygındı ve bölgeden bölgeye büyük varyasyonlar göstermektedir130. Gümüş paraların ‘’Kolhidki’’ (Resim. 11.) üstündede Büyükana resimleri yer almaktadır131. Bu bağlamda Sulori’de (Resim. 3, 3) bulunan M.Ö. 7. yüzyıla ait, üzerinde iki atlı heykelciği bulunan bronz balta ve Vani’de (Resim. 16, 8.9) M.Ö. 4. yüzyıla ait altın takı(askı) ilginçtir.
Bu küçük heykel ’’ Büyükananın atlıları’’ olarak yorumlanmıştır132. Kısa süre önce Vani de bulunan son derece ilginç buluntu, belkide Tanrıça veya Büyükana (kultu) ile ilişkilendirilebilir. M.Ö. 8-7. yüzyıla ait bir kurban yerinde Kolhi kil kaplar, kilden çeşitli hayvan figürleri (geyik, koyun, boğa, domuz vd), iki ve üç başlı fantazi hayvan figürleri bulunmuştur (
Resim. 7 ve Resim 8.). Heykellerden özellikle iki ve üç başlı olanlarını
___________________________________________________________________ 110. O. Lort'k'ip'anije 1979a, 81-82.
111. Melik'isvili 1974, 157; O. Lort'k'ip'anije 1979a, 81-82.
112. G. Lort'k'ip'anije 1970, 91-100; O. Lort'k'ip'anije 1979a, 71-73.
113. Mik'elaje 1985; Mik'elaje ve Baramije 1977.
114. G. Lort'k'ip'anije 1970, 94-95.
115. G. Lort'k'ip'anije 1970, 93; Mik'elaje 1985, 76-78; Mik'elaje und Baramije 1977, 34-37.
116. Citaia 1952b, 1959, 1964; L. Jijiguri 1985a, 1985b.
117. G. Lort'k'ip'anije 1970, 95-100; O. Lort'k'ip'anije 1979a, 71-73.
118. G. Lort'k'ip'anije 1970, 50-52.
119. Kuftiin 1949-1950, II, 37-38; G. Lort'k'ip'anije 1970, 55ff.
120. Melik'isvili 1959, 249.
121. G. Lort'k'ip'anije 1970, 99-100.
122. Sumbaje 1960; Lesava 1978, 17-18; Mik'elaje 1978; Gogaje 1982.
123. Mik'elaje 1978, 73.
124. Saxarova 1976b.
125. Vani IV, 30-35; K'p'iani 1977, Jandieri 1987.
126. G. Gamkrelije 1982.
127. Mik'elaje 1985; Mik'elaje ve Baramije 1977.
128. Mik'elaje 1985, 16-20.
129. Kolheti de M.Ö. 8.-5. yy daki dinle ilgili direk herhangi bir kayıt bulunmamaktadır. Sadece Apollonios Rodos ta, büyük ihtimalle önceki bilgilere dayanan bir bilgi yer almaktadır. Büyük Uranos (Gök) ve onun altnda yer alan Tanrıların anası olarak kabul edilen Gaia (Yer/Dünya) çok yüceltilenlerdi. Vani’de bulunan helenistik dönemden bir yunanca yazıtta aynı şekilde Gaia (Yer), Helios (Güneş) ve Keos (Ay) tan bahsedilmesi ilgi çekicidir (bkz. T. Quaxçişvili 1987). Etnografik, sözlü ve yazılı kaynaklara dayanarak, ama arkeolojik verilerede, kolhi tanrı inancında en önde güneş ve ay sembolleri antromoph bir biçim aldığı (gösterildiği, ç.n) kabul edilebilir (Mikelaje 1974,84; G. Lordkipanije 1970,112).
130. Mik'elaje 1985, 59-62.
131. Kuftin 1949-1950, I, 243-247; Mik'elaje 1985, 2-65.
132. O. Lort'k'ip'anije 1979a, 92; 1986b, 82-83.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER VI.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER

Otar LORDKİPANİDZE
Almancadan çeviren:Gubazi Çibarişi


''Eski çağlarda büyük üne sahip olan ülkenin (Kolhetia’nin ) ününü Jason’unArgonot seferi efsanesı ve ondan önceki Phrixos’un seferide göstermektedir.'' (Strabon)

Kolhetinin Skeptuci’lere bülünmesi93 ile Kolheti krallığının kurulması eş zamanda gerçekleşmiş olmalı94. Bu noktada Strabon’un ilettikleri, krallığın, iktidar gücünün sentralizasyonunu gösteren bir ispat olarak görülebilir. Bazı araşırmacılar, Strabon’un yazdıklarının, kralın gücünün sınırlı olduğunu ve belli bölgelerde lokal yöneticilerin mevcut olduğunu gösterir nitelikte bir belge olduğunu savunmaktadırlar95.
Strabon nasıl yorumlanırsa yorumlansın herhalükarda burada söz konusu olan Kolheti’nin teretoryal-idari kesimleridir, ki bu bir ülkenin en erken etaplarına ait en önemli belirteçlerindendir. Urartu kaynaklarında Kolhetinin lokal hükümdarları ‘luir-di’ olarak tabir edilmektedir96. Strabon bunları Skeptuci olarak adlandırıyor. Bu skeptuciler, kabul edilebileceği gibi tarihsel olarak otaya çıkan temel teretoryal-idari dokuya sahipti. Başında bir tür vali (elit yönetici)97 olarak isimlendirilebilen, kralın idari fonksiyonu ile yükümlü lokal aristokrat boylardan olan bir temsilci bulunmakta idi. Fakat Skeptuci’ler sadece Kolheti’nin yönetim hiyerarşisinde bir tabakayı oluşturuyorlardı. Hiyeraşinin en üstünde Kral bulunuyordu. Kaynak materyallerin yeterli olmaması, yönetimdeki hiyerarşik ilişkiler hakkında bilgi edinmemizi engellemektedir. Boyların yöneticilerinin administratif fonksyonları zamanla elit bir yönetici sınıfın oluşmasına önayak oldu ve bu dönüşüm, aristokrat kesimi halktan kopmasına, elit sınıfın zenginleşip ayrıcalıklı bir konuma gelmesinin başlangıç noktasını oluşturdu. Kral tarafından belirlenen bu yeni fonksyon tribut (haraç, cizye) olarak ödenen gelir kaynağını yarattı. Ödemeler sadece tarımsal ürünlerle değil, aynı zamanda altın, gümüş ve diğer değerli eşyalarla da yapılıyordu. Arkeolojik materyaller, kolheti toplumu içinde gittikçe artan özel bir mülkiyet farkının oluştuğunu götermektedir. Ölülerle birlikte gömülen eşyalardan, toplumsal zenginlikten alınan ’’aslan payının’’ giderek arttığını ve bunun sadece toplumun belli bir kesiminin eline geçtiği anlaşılmaktadır. Toplumun sıradan üyesinen ait mezarlar ile yönetici elit tabakaya ait olanları arasında, gerek mezarın biçimi gerekse ölülerle birlikte gömülen eşyalar bakımından büyük farklılıklar gözlenmektedir. Sıradan birine ait mezarlar basit mezarlardır.Beraberinde gömülen eşyalar, hem sınırlı sayıda-bir iki adet kilden yapılmış kap-, hemde ucuz ve basit süs eşyalarından oluşmaktadır ( çoğu zaman bronzdan yapılmış). Elit sınıfan olanların mezarları ev biçiminde büyük ahşap sakrofaklar şeklindedir ve aile fertleri ve hizmetçilerde bu mezarlara gömülmekteydi. Ölü ile gömülen hayvan ve eşyalar: atlar, çok sayıda altın, gümüş süs eşyaları (alın çemberi-diadem-, askılar, küpeler, birçok gerdanlık, bilezikler.vs.), çeşitli gereçler ( gümüş ve kilden kaplar, esanslar için çeşitli renklerde şişeler, çok büyük kazanlar), evcil ve yabani hayvanlardan zengin yiyecekler). Vani’de bulunan M.Ö. 5. yüzyıla ait zengin içerikli bir mezar bu farklılığı gösteren gözel bir örnek oluşturmaktadır (
Resim.5.). Ahşap ola bu mezar dikdörtgen şeklinde (3,10 x 3,40 m) ve taş bir zemine oturtulmuştur. Mezardan geriye sadece büyük çiviler (10-12 cm) kaldı. Ahşap yapı 3,10 m. uzunluğunda, 2,25 m. genişliğinde ve 1,5 m. yüksekliğindedir. ’’ Evin’’ dışında (sakrofağın), mezarın kuzey tarafında bir at iskeleti ve ileri derecede paslanmış atların başına takılan metal aletler (koşum takımları) bulunmaktadır. Mezarın orta kesimine dört ölünün kalıntıları bulunmaktadır; Mezarın (ev-tipi !) ortasına gömülen bu kolhi kadınının beraberinde gömülen zengin eşyalar onun çok zengin (elit) biri olduğunu göstermektedir. Ölülerin baş tarafında (doğu tarafında) rituallerde ve günlük hayatta kullanılan bronz, gümüş eşyalar, kil ve cam kaplar (Resim. 10.) bulunmaktadır: Bronz testi (Resim. 10, 1), sapı çıplak bir genç heykelcik şeklinde atttik bir tava (patera) (Resim. 10, 2)., esanslar için bir adet, orta büyüklükte kilden amfora ve bir adet, üzeri dinsel sfenks (shpinx procession) gravürlerle süslü gümüş aryballos (Resim. 10, 4), bir adet, kapağında hayvan figürleri olan küçük bir kolhi testisi (Şekil. 13. 2: Resim. 9, 4) ve bir adet, üzerinde koyun ve kanatlı aslan resimleri olan attik gümüş kap (Resim. 10, 3), bunların dışında ayrıca altın kaplamalı attik gümüş kylikes (kilikes), siyah, parlak bir kolhı testisi ve biri eflatun renkli diğeri kenarları altın, açık mavi renkte fenike camından iki kupa.

Şekil.13. 1-2 Üzerinde çeşitli figürler bulunan küçük bronzden kovalar, Vani, M.Ö. 5. yy. 3-4 bronz kovalar, Vani, M.Ö. 5. yy

Mezarda bulunan kemikler (inek, keçi, domuz, domuzyavrusu, ördek gibi) ölüler ile birlikte yiyecek maddelerininde gömüldüğünü gistermektedir. Yiyecek maddeleri mezarın güney-doğu kesiminde duran dört kolhi kil çanak (tabla) ve siyah, cilalı helenistik bir Kylix içine konulmuş. Ölüler için beraberlerinde gömülen yiyecekler için kullanılan bronz testiler (kolhi testileri olarak isimlendiriliyor) mezarın güney batı kesiminde (muhtemelen) 1 m yükseklikte konulması uygun görülüyordu (Resim. 9, 3). Bunların dışında mezarın her tarafında çoğu siyah, cilalı, üzerlerinde geleneksel kolhi ornametleri bulunan çeşitli formda kilden yapılmış kaplar bulunmaktadır.
Ölü sadece altın ve gümüşten yapılmış gösterişli bir mücevherat ile süslendi. Ölünün başı, üzerinde boğuşan hayvan kabartmaları olan baklava dilimi şeklinde (romboedral) plakalardan oluşan gösterişli altın bir diadem ile süslenmiş(
Resim. 15.). Diademlere roset, kuş figürleri ve çok ince el işçiliği gösteren granülasyonlarla süslenmiş yelpaze şeklinde takılar bulunmaktadır. Kulaklarında aynı şekilde ince granülasyonlarla süslenmiş olağan üstü güzel küpeler bulunmakta. Boynunda altından beş farklı kolye bulunmakta. Kolyeler minyatür kuş, koç başı figürü ile bezenmiş, spüral ve silindirik formda, düz veya kotleli inci kürecikleri ile ardalanmalı dizilmiş olarak süslenmiştir. Çok ince bir el işçilişi ile işlenmiş (ganülasyon) altından küçük kaplumbağacıklardan oluşan bir kolye en güzel örneklerden birini oluşturuyor( Resim. 17, 2). Gözleri beyaz bir camdan olan bu kaplumbağaların bacaklarının altı altın ve akik (taşı) ile süslenmiş. Altın bileziklerin ucunda yaban domuz figürleri bulunmaktadır ( Resim. 14, 3-4). Ölünün parmaklarında beş adet altın yüzük bulunmuştur. Bunların birinin üzerinde bir tür tura (mühür)bulunmakta. Belinde (büyük ihtimalle) kenarları çok sayıda gümüş, yuvarlak inciler, çeşitli takılar(dopel piramit ve kotle), yaban domuzu figürleri ile süslenmiş, ön kesiminde kanatlarını açmış bir kartal figürü bulunan kemer vardı. Ölünün sarıldığı bez ( !, çürüdü) ince altın plakalar ve düğmeler ile bezenmişti.
Ölü ile birlikte gömülen bu takılar ve gereçler kadının ekonomik ve sosyal olarak üst bir sınıftan, kolhi aristokrasisinden olduğunu göstermektedir. Mezara onun dışında üç kişi daha gömülmüş. Bunlar belkide evin sakinlerinden idiler. Fakat bunların mezarları sade ve beraberlerinde gömülen eşyalar fazla çeşitlilik ve zenginlik göstermiyirlar. Birinde iki adet gümüş diadem, yelpaze şekilli altın küpe, cam perle (inci), spiral ornamentli ince gümüş bilezikler, diğerinde gümüş diadem, altın küpe ve bir adet altın ve cam perle ile süslenmiş boyun bantı (halsband), üçüncüsünde ise sadece altın bir küpe bulunmaktadır98
Ölülerin yanına gömülen bu eşyaların enventari (miktar ve çeşitliliği) toplumdaki farklı tabakaların varlığını yansıtmakta ve Kolhetinin komplike sosyal bir yapıya sahip olduğunu kuşkuya yer bırakmayacak şekilde ortaya koymaktadır99.
M.Ö.5-4. yüzyıla ait mezar envarterinde de görüldüğü gibi, mülkiyet farklılaşmasının artması (differentiationu) zenginliğin birikmesi ve özel mülkiyet gelişimi, kompleks sınıfsal oluşumların itici gücü ve koşulu idi. Kolhilerde sosyal tabakaların (sınıfların) varlığı tartışma götürmez bir gerçektir.
Şimdi Kolheti krallığının tarihi ile ilgili en karmaşık soru olan üretim ve sosyal ilişki sorusuna geliyoruz. Elimizdeki çok az sayıdaki yazılı kaynak, araştırmacılara bu konuda sadece genel bir fikir yürütme ile yetinmeye zorluyor. Örneğin G.A. Melikişvili’nin görüşü:’’ Kolhida krallığı bir erken dönem sınıf ülkesi idi. Yönetici üst sınıfı sayıca az kölelerin yanında, geniş oranda sıradan toplum üyelerini, bağımsız ve yarı bağımsız çiftçileri sömürüyordu’’100.
Kolhetideki ekonomik yapıya dair kaynak oluşturabilecek tek eser Rodoslu Apollonious’un ’’ Argonotika’’ eseridir. T. K. Mikeladse eseri ilk kez bu bağlamda ele aldı101 . Mikeladse’ye göre eserde Kolhi’nın M.Ö. 2.yy ın ikinci yarısı ve M.Ö.1. yy’ın ilk yarısına ait toplumsal düzeni ile ilgili çok önemli bilgiler içeriyor. Bu tarihlerde bazı kuşkular olabilir. Fakat burada kullanılan bazı terminolojiler ilgimizi çekecek niteliktedir. Çünkü eski yunan literatüründe, her halükarda eserin M.Ö. 7-5.yy dönemine ait Kolheti hakkındaki tasvirlerde, stereo tip kullanımı yoktu ve tarihsel gerçeklere yakınlıkta yeterli olabilir. T. K. Mikeladse ye göre Kolhida halkı büyük oranda özgür bireylerden oluşuyordu. ’’Argonotika’’ da (III, 245) ’’ Kolhiler (κόλχοι) veya ’’Kolhilerin oğlu’’ (χσλχων ϋειζ) veya sadece evin temsilcilerinden bir üye, yani toplumun üyesi (cemaatten) (δημότεροι) şeklinde belirtilmektedir. Bunlar tarımsal, metalurjik ve kap kacak gibi ekonomik mallar üretiyorlar, halk toplantılarına katılıyorlar ve kralın savaşcıları idiler (II, 212-224). Özgür olmayanlar-köleler- ve hizmetçiler- Argonotikada iki farklı terimle betimleniyorlar: άμφίπολος (III, 247; 843, 870) und δμώς (III, 278, 299).
Homeros’ta bunları biliyordu (Odyssee IV, 36-61, 196-210): άμφίπολος un Homeros taki anlamı Köle dir, fakat daha çok evde çalıştırılan (çoğunlukla temizlikçi, aşçı vb.) ve dışarda çalışan diğer kölelerden (δμώς, δμώη ) ayrılıyordu. Bu terminus esir düşenlerin köle olarak kullanıldıklarını belirtmekte; statüleri kuşkuya yer kalmayacak şekilde açıktır. Rodoslu Apollonios (Argonotika III, 270- 274: δμώες) ‘e göre bu köleler Kolheti kralının hizmetçileri idi ve krallık sarayında çalışıyorlardı; ateş için odun temini, öküzlerin koşumu vb.: ’’ herkes Hükümdar-Kralın gözüne girmeye çalışıyor’’. Anlaşıldığı gibi bunlar üretime katılmıyorlardı. Ana görevleri ev (saray) işlerinden oluşuyordu. Ekonomik malların üretimi toplumun (gurupların; boyların) özgür bireyler tarafından sağlanıyordu ve bunlar kral, üyesi olduğu sülale (Apollonıos’un χόλοι) ve elit yöneticiler için çalışıyorlardı. Bu yapısal belirtiler erken döneme ait sınıf-ülkeler (sistemler) için karakteristiktir. Sosyal hiyerarşinin en üstunde kral ve üretime katılmayan, başkalarının iş gücünden yaşayan yönetici sınıfı bulunuyordu. Bunların karşısında başlıca özgür çiftçi sınıfı bulunmakta idi. Çiftçi sınıfı üretim araçlarına sahıpti fakat aristrokat sınıfa harç(vergi) vermekle yükümlü idiler102
Arkeolojik bulgular Kolhetinin M.Ö. 8.yy dan 4. yy’ın ilk yarısına ait dönemdeki ekonomik ve kültürel gelişimine dair daha iyi materyaller sunmaktadır. Tarım ve demir metalurjisindeki yoğun gelişme bu dönemde ilk etapta öne çıkan gelişmelerdir.
Kolhetide demir işlemeciliği için gereken bütün koşullar mevcuttu. Ülkenin çeşitli bölgelerindeki zengin demir yatakları (başlıca magnetit), yakacak madde olarak kullanılan (metalurjide) geniş ormanlık, yüz yıllar boyu kesintisiz devam eden metal işleme geleneği103.
Mevcut bilgilerimizden M.Ö. 8-7. yüzyılda Batı Gürcistanda geniş bir demir metalurji geleneğinin olduğunu söyleyebiliriz104. Bugüne kadar bulunan bütün demir işleme alanları ( demirin eritildiği fırınlar, cürüfler vb.) bunu yansıtmaktadır105. Arkeolojik kazılar buralarda hematit ve magnetit kumun işlendiğini ortaya koymaktadır. Birçok yunan yazarlarıda bu durumu iletmektedir, öreneğin psoydo-Aristoteles (harika kokular hakkında 48) Çaliba’ların metodu ile magnetit kumundan flotasyonla demir elde etme ve eritme hakkında bilgiler vermektedir106 . M.Ö. 6-4.yy Kolhetide demir işlemeciliği yatağının bulunmadığı, bunlara uzak yerlerde de yapılaktaydı. Örneğin Kutaisi de M.Ö. 5. yy ait bir kültür seviyesinde (kültür tabakasında) metal eritme fırını için kilden hamlaç (üfleç), minyatür balta ( kolh tipi) için döküm kalıpları ve burgu107; Dapnari yerleşim yerinde (
Resim 1, Nr, 9) M.Ö. 5-4 yy ait yuvarlak, eritme fırınına ait kalıntılar, kilden hamlaç ve % 63,2 demir içerikli cürüfler bulunmuştur108.
M.Ö.7-4 yüzyıldaki demir metalurjisindeki gelişmenin boyutunu, yerleşim yerlerinden ve mezarlarda ortaya çıkarılan sayısız araç gereçler; silahlar; demir sapan, çapa, balta, bıçak, orak, kılıç, hançer ve kazma, süngü ve ok uçları, atın başlık takımı ve diğer buluntular belgelemektedir (
Resim. 19, 1-15). Aynı şekilde, örneğin M.Ö. 6- 4. yüzyılda hertarafta biçimsel olarak M.Ö.2000- ile 1000 yıllarından beri bilinen ünlü Kolhi bronz baltalarına dayanan demirden baltalarda yaygındır. Aynı özgünlükte demirden bir tarafı gaga biçimli baltalar (‘’Zaldi’’); bunlar M.Ö. 2000 yılından beri kullanılan bronz baltalarla aynı prototipe sahiptir. Aynı şekilde M.Ö. 7- 5. yy a ait sayısız demir kazmalar bronz kazmalarla aynı forma sahiptir109
___________________________________________________________________ 93. Yunanca Terminus ’’Skeptuchos’’ kelime anlamı Skepronu tutan, yüneten, semantik olarak perçe vatraka(vataraka) ile aynı anlamdadır. Οί σχεπτοϋχοι yunanlılar tarafından Sarmat ve diğer Halkların elit kesimi için kullanmaktaydılar (O.Lordkipanije 1979a,56; 1985b,88 ordaki kaynakça).
94. Inaje 1961, 785.
95. Bkz. Inaje 1961, 777-789.
96. Melik'isvili 1962b, 323.
97. O.Lort'k'ip'anije 1979a, 56-58; 1985b, 72-74.
98. Detay için bkz. Vani I, 213-242, 260-284.
99. O. Lort'k'ip'anije 1979a, 59-67; 1985b, 74-84.
100. Melik'isvili 1971d, 414.
101. Mik'elaje 1974,166.
102. Mik'elaje 1974, 161-163.
103. O. Lort'k'ip'anije 1979a, 69; 1985b, 81-82.
104. O. Lort'k'ip'anije 1979a, 79-80; 1985b, 103, Kaynakça eki ile.
105. R. Abramisvili 1961, 376; A. Ramisvili 1975a, 90.
106. N. Xaxutaisvili 1964; D. Xaxutaisvili 1974, 1975, 1977a, 1977b, 1978, 1979b, 1980, 1981a, 1981b, 1981c.
107. D. Xaxutaisvili 1974; A. Ramisvili 1975a.
108. O. Lort'k'ip'anije 1979a, 81.109. G. Lort'k'ip'anije 1970, 101.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER V.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER

Otar LORDKİPANİDZE
Almancadan çeviren:Gubazi Çibarişi


''Eski çağlarda büyük üne sahip olan ülkenin (Kolhetia’nin ) ününü Jason’unArgonot seferi efsanesı ve ondan önceki Phrixos’un seferide göstermektedir.'' (Strabon)

KOLHİ KRALLIĞI
Eski Kolhi boylarının ilk büyük birleşmesi ile (Asur kaynaklarında “Kilchi” olarak geçen67, M.Ö. 1000 yıllarının başında Güneydoğu ve Doğu Karadeniz kıyılarında güçlü bir ülkeyi ortaya çıkarmıştı. Kolheti’nin eski oriental ülkelerle de direkt ilişki içinde idi. M.Ö. 8-7.yy da Urartu kaynakları onlardan “Qulha” olarak bahsetmektedir ( ’’Qulha’’ kelimesi belkide “Kolha” olarak telafuz ediliyordu. Çünkü Urartucada “o” harfi sadece “u” harfi ile ifade edilebiliyordu). Kolhiler komşu krallıklarla, Urartu ve Diauchi’lerle, kanlı savaşlar yapıyorlardı68. Büyük ihtimalle Kolhilerin en parlak dönemi M.Ö. 8.yüzyıllarıydı. Bu dönemde komşu Krallık olan Diauchiyi parçalayıp kuzey kesimlerini hükümranlığı altına almıştı69. İlginç olan tam bu dönemde, M.Ö. 8.yy da, Yunan edebiyatında da ilk kez “Kolchida” tanımlamasına rastlanmasıdır. Korinth’li epik şair Eumelos Kolhilerin ülkesinden bahsediyor, ve Hesiod Phasis( Rioni nehri) ni en büyük nehirlerden biri olduğunu yazıyor (Theogonie, 337-340).
Argonotların seferini anlatan efsanenin yunan edebiyatında bu dönemde, M.Ö. 8-7.yy da, bu derece ünlü olması belkide bir rastlantı değildi70.
Kolhilerin gelişmiş ekonomi ve olgunlaşmış devlet yapılarına sahip eski oriental dünyanın merkezi konumundaki ükelerle direkt komşu olması ve yüzyıllardan beri ekonomik ve kültürel ilişkiler içinde bulunması, Kolhi krallığının gelişmesinde muhakkak ki itici bir faktördü. Malesef bu ilk Kolhi krallığının sosyal ve polititk organizasyonu hakkında çok az şey biliyoruz. Urartu yazıtlarında önemli bilgilere rastlıyoruz71. Kral Sarduri II (M.Ö. 750-748 ve 744-742) dönemine ait yazıtlarda Urartuların Kolhilerin ülkesine iki kez sefer düzenlediklerininden bahsedilmektedir. Bu yazıtlarda şehirlerden (bunların arasından krallığın şehri İldamuşa) ve tek tek (Kolhi ülkesinin Liurdi’ si) krallığa ait valiliklerdeki surlardan bahsedilmektedir. Buradan Kolhi krallığına ait valiliklerde ensitusyonel bir yönetimin mevcut olduğu sonucu çıkarılabilir. Buda Kolhetide - her halükârda-, M.Ö. 8. yüzyılın ilk yarısında, eski oriental ülkelerdekine benzer kompleks bir idari sistem mevcuttu.
Sarduri II’nin seferinden sonra Urartu ve genel olarakta eski oriental kaynaklar ’’Kolcha’’(Kolhi) lardan artık bahsedilmiyor. C.A. Melikişvili’ye göre Kolheti M.Ö. 8.yy’ ın 20 li yıllarında savaşcı Kimmer boyları tarafından parçalandı. Bu boylar aynı şekilde Urartuya ve Küçük Asyaya M.Ö. 8-7.yy. da Phrygien (Frigya), Paphlagonien, Lydia (Lidya) ve İonien’a (Ioyon) saldırdılar ve daha sonra Sinopa yerleştiler72. Eğer bu saldırılar gerçekse bunun Güney Doğu Karadeniz sahilinde, Kolheti’nin güney kesiminde gerçekleşmiş olmalı. Kolheti nin parçalanması ve bunu takip eden Kimmer istlası ile Güney Doğu Karadenizdeki halkın bir kısmı yok edildi bir kısmı ise göç ettirildi, Melikişvili73
Doğudan ve güney doğudan gelen Bizer, Katarzen ve diğer boylar bu bölgeleri işgal ettiler. Bu dönemden sonra bu boyların adlarına Güneydoğu Karadenizde rastlıyoruz74 Kolheti ismi bu yerle sınırlı kullanılmaya başlandı75. Bu boyların bu bölgeye sokulması Megrelo-Laz (Kolhi) birliğini parçaladı76. Bu olay Kolheti'nin küçülmesine neden oldu. Bu dönemden sonra Kolheti sadece batı Gürcistan ile yetinmek zorunda kaldı ve Ülkenin bütünlüğü hakkında Herodot’un (IV, 37) ilettilerinden bazı bilgiler elde ediyoruz: ’’Persler, kırmızı olarak isimlendirilen (kızıl deniz, yazarın notu) Güney Denizine (Pers Körfezi, yazarın notu) kadar uzanan bölgede yaşıyorlar, daha yüksek yerlerde , kuzeyde Medler, daha yüksekte Saspeirer’lar, Saspeier’ların arkasında ise Phasis nehrinin döküldüğü Kuzey Denizi (yani Karadeniz, yazarın notu) sınırına kadar olan bölgede Kolhiler yaşıyorlar.
Dört Halk bir denizden bir denize olan bölgede yerleşiktirler’’. Başka bir yerde (I, 104) Herodot: ’’... Meothida denizinden (yani Kırım –Asowsh- denizinden, yazarın notu) Phasis nehrine ve Kolhilere kadar hafif donanmış yaya için 13 günlük yoldur. Kolhi’lerden Med’lere kadar olan mesafe fazla değildir; bu iki ülkenin ortasında sadece bir halk yaşıyor; Saspeirer’ler’’. Tarih yazıcılığının babası Herodot’un bu kadar büyük bir bölgede sadece dört halktan; Pers’ler, Med’ler, Saspeier’ler77 ve Kolhi’lerden bahsetmesi nasıl yorumlanabilir? Persler ve Medlerin bu dönemde bilindiği gibi büyük ülkelerdi. Kolhilerin bu ülkeler ile beraber anılması belkide Kolhi’lerinde aynı şekilde bu ülkeler gibi güçlü, politik birliğe sahip ve homojen (bütünleşmiş) bir ülke olduğu şeklinde yorumlanabilir78. Burada önemli olan Herodot un Kolhileri de, iki deniz (Karadeniz ve Pers Körfezi) arasında yaşayan halklarla; Medler ve Perslerle bağlantılı olarak bahsetmesidir. Medler Fravartis’in M.Ö. 521 de yenilgiye uğramasından sonra politik bağımsızlığını kaybetti ve Akamenid’lerin bir Satrapesi oldu. Herdot’un iletileri M.Ö. 6. yüzyılın 20 li yıllarında, bazı araştırmacılara göre M.Ö. 6.yüzyılın 50’li yılları, Önasyanın bu bölgensindeki politik durumun yansıtılması olarak kabul edilebilirlebilir79.
Daha sonraki döneme ait yazarların iletileride, bunların arasında Pseudo-Skylax, Kolhetide politik bir bütünlüğün varlığını ortaya koymaktadır. Pseudo-Skylax Kolhetiyi geniş bir alan içinde lokalize etmektedir (Asya, Fragment, 81): Kolheti’nin sahil şeridinde, kuzeyde Dioskurias şehri bulunmaktadır (bugünkü Sohum’un ilçesinde yer alıyor), güneyde ise Apsar (Çoruh ,Çoroxi) nehri. Kolhetiden Strabonda bahsetmektedir (Strabon; XI, 2, 15-17). Strabon Pitiunt un (bugünkü Piyunda) ve Dioskurias’ın, bunların Heniokoi (Heniochio) da olmasına rağmen (XI, 2, 14) Kolhetiye dahil olduğunu yazıyor (XI, 2, 12).
5.yy ait anonim bir coğrafyacı, Kolheti krallığının önceki dönemine dair şunları yazıyor; ’’Dioskurias veya Sivastopel’den (Sebastopolis) Apsar (Çoruh) nehrine kadar olan alanda kısa zaman öncesine kadar kendilerini Kolhi daha sonra Laz olarak isimlendiren halk yaşıyordu’’.
Antik yazarların hepsi, M.Ö. 6-4. yüzyılda batı gürcistanlıları tek bir halk olarak, Kolhiler, şeklinde adlandırıyorlar. Kollektif isim olan Kolhiler, Kolheti, birden çok boylardan oluşan Kolheti dünyasının80 politik bütünlüğünü tanımlamaktadır81 ve kuskusuz bu adlama politik önceliği olan, yani liderliği elinde bulunduran ve daha önceki politik bütünlükte de bütün bölgeye adını veren boy ile bağlantılıdır. İlkin ’’Kolhida’’ daha sonra, geç antik dönemde,’’ Lazika’’. Antik yazilara göre Kolheti devletinin sınırları M.Ö. 6. yy dan sonra yaklaşık olarak bugünkü Piyunda (antik Pitiunt) den Çoruh (antik Apsar) nehrine veya daha güneye kadar ( Çoruh’un 2 km güneyinene, Apsardaki surlara kadar) uzanıyordu82, Ülke doğuda Surami dağı sırtları tarafından sınırlanıyordu.
Kolheti’nın politik merkezinin neresi olduğu cevabı zor bir sorudur83. Bir dizi araştırmacı merkezin, iktidarın ortaya çıktığı dönemde Karadeniz sahilinin güneydoğu kesiminde, Çoruh nehri civarında bir yerde bulunması gerektığini ve bunun daha sonra Rioni havzasında ( yunan kaynaklarında ‘Phasis’) yer aldığını kabul ediyor84. Fakat bu savı dastekleyici verilerer yoktur. M.Ö. 6.4.yüzyıla ait bilgilerimizden ve antik Yunan iletilerinden Kolheti’nin politik merkezinin başından beri Phasis nehrinde85 olduğu yönündedir. Pseudo-Skylax’ın aktarımlarında ...’’ Medea’nın geldiği büyük barbar şehrine, Phasis nehrinin yukarı kesimleri boyunca gemi ile 180 Stadien merhalesi vardı’’. Bu şehrin lokalizasyonu bugün dahada zordur. Bazı yunanlı yazarlar (Chalkis’li Lykophron ve iskolastları, Rodoslu Apollonios ve iskolatları, Caesara’lı Prokopios ve diğerleri) Phasis nehrinde yer alan Kutaia olarak adlanan bir şehirden bahsetmektedir. Bu şehir modern araştırmalarda bugünkü Kutaisi olduğu kabul edilmektedir86.
Kolheti’nin M.Ö.6-5.yüzyıla ait politik tarihi ile ilgili neredeyse hiçbirşey bilmiyoruz. Herodot’un aktarımlarında Akamenik İranlıların Kolhetiyi işgal edip satrapliğe bağlayamadıkları belirtiliyor87. Fakat Kolhler bir şekildede Akameniklere bağlı idiler. Herodot (II, 97) te ; onlar, ’’bizden önceki zamanda ve hala her beş yılda bir hediye göndermekle yükümlü idiler: yüz genç erkek ve yüz genç kız’’ şeklinde yazıyor. Bu, işgalcilere verilen gerçek bir haraç verme yükümlülüğü veya kontribusyon deyil güçlü komşusu ile olan bir anlaşmaydı. M.Ö.5.yüzyılın sonunda Kolheti ve güney komşuları (çesitli Satraplıklere ait olan Karduchoi, Chalyboi, Kaldaya, Makrones, Mossinoikoi, Tibarenoi ve diğerleri) Akamenik krallığından tamamen bagımsızdılar88. Kolhetinin M.Ö.6-5. yüzyıla ait politik ve sosyal ensitüler hakkında, gerek halkın anlatımlarının veya yazıtlarının olmaması dolayısı ile az şey biliyoruz. Elimizde sadece sınırlı oranda eski yunan ve romalılara ait yazılı material mevcuttur. Burada bu kronistlerin bakış açısının yansıtıldığı, uzak ve yabancı bir ülkenin sadece kendi ilgi alanlarına bağlı tasvir edildiği, ve geleneksel yunan terminolojisinin yerel özgünlüklerin açık anlamına ve her zaman çekirdeğe, yanı aslına karşılık gelmediğinin gözönünde bulundurulması gerekir.
Daha önce de belirtildiği gibi Herodot Kolhi’leri ( aynı zamanda gürcü boyu Saspeier’leri) Ön Asyanın diğer güçlü Halkları; Medler, Persler ile birlikte anılıyor. Herodot yakın doğunun M.Ö. 6.yüzyılın 20’li yıllarındaki politik durumunu karakterize ediyordu. Tarih yazıcılığının babası Herodot Kolhilerin politik konsolidasyon aşamasına dair hiçbir şey iletmemiştir. Bu yüzden Xenophen’un aktarımları (Anabasis V, VI, 36) büyük önem taşımaktadır: ’’Kolhetide Aietes’ınsoyundan gelen biri Phasiste yöneticiydi’’. Bu, M.Ö. 5. yüzyılda da kendilerini Aietide’ler olarak isimlendiren, yani ’’ güneş tanrısının oğlu’’ efsanevi Kral Aietes (Ayite(s))’in soyundan gelen kralların yönettiğini, Kolheti krallığınının varlığını belgelemektedir 89.
Romalı tarihçi Plinius (1.yy): ’’Kolhetiyi Ayitelerın soyundan gelen Sawlak yönetiyor’’90 diye yazıyor.
Bu genealojik olarak iktidarın, yönetme hakkının, güneşin oğlu büyük kral Ayites (Aietes) in soyundan gelenlerin Kolheti kraliyet sarayında tahta geçme hakkının tanrıdan gelen bir hak olarak kabul edildiğini yansıtmaktadır91. Kolhilerde Krallığın miras yolu ile babadan oğula geçtiğine dair monarşik yünetim biçimini belgeleyen direk bir kaynağa sahip değiliz. Fakat yönetim formunun monarşik olduğu kabul edilebilir. Bu bağlamda Strabon (XI, 2 18): ’’...eski çağlarda ülkenin sahip olduğu o ün, Iasonun Medlere kadar ulaşan yolculuguna ait efsane, ve ondan önce Phrixosun yolculuğu gösteriyor... ülke skeptuchi’lere bölündükten sonra ülkeyi krallar yönetiyordu92 ve bunlar orta derecede güce sahiptiler’’.
65. Bazı araştırmacılar ‘’’Gemi Kataloğu’’ndaki (İllias II, 816-877) coğrafik tanımlamaların Yunan Akher’ların Miken zamanında Karadenizde varlığını gösterdiğini savunmaktadırlar (bkz. Mik’elaje 1974, 76.186). Fakat bu ‘’’Katalok’’ un Miken zamanına tarihlenmesi çok tartışmalıdır. Bugüne kadar Karadenizde bu zamana ait herhangi bir Import Miken materyali bulunamamıştır. Maşat (Samsun ilinde) bulunan Miken seramiği bu bağlamda ilginçtir, fakat bunun deniz yolu ile mi yoksa karadan mı buraya ulaştığını ortaya çıkarmak mümkün görünmemektedir. Linguistlerin ulaştığı sonuç ilginçtir. Eski yunancadaki ’’vies’’ kelimesi (ki bu Hint-Avrupa dillerinde bulunmamaktadır ve yabancı element olarak görülmektedir) daha Homer zamanında tespit edili. Daha öce Miken tekstlerindede KOWO şeklindedir. Bu ad, Zanicedeki KOWO, genetik olarak Kolhice/Megrelo-Lazca daki “t’qwo/tqow” (’’post’’, ’’deri’’) ile bağlantılandırıldı. Bu belkide Argonotların yolculuğu ve Altın Post efsanesi M.Ö. 2. binyıllarında tarihlenmesinde kullanılabilir (T. Gamkrelije ve Ivanov 1984, II, 909). Arg(o) adının Kolhilerin kendilerine verdikleri ad olduğu ve m-arg-al-i nin Arg ülkesinin sakinleri (Argli, ç.n.) anlamına geldiği kabul edilmektedir. Buna göre Argonotlar Arg(o) ülkesine giden deniz yolcuları anlamına gelmektedir (T. Gamkrelije ve Ivanov 1984 II, 909).

___________________________________________________________________
66. Lort'k'ip'anije 1966a, 14-17; 1968a, 17-20; 1979a, 44; 1986b.
67. Melik'isvili 1971e, 369-370.
68. Melik'isvili 1962b; 1971e.
69. MelikIsvili 1964, 215-216.226-229; 1962b, 322.
70. Detay için bkz. A. Urusaje 1964, 18-23; O. Lort'k'ip'anije 1979a, 48-49; 1986b.
71. Melik'isvili 1960, 278-282.
72. Melik'isvili 1962b,323.
73. Melik'isvili 1962b, 325-326.
74. T. K. Mikeelaje ye göre Kimmerler ve İskitler (Skythen) ler seferlerinde Kolhilerle direkt temasta bulunmamışlardır. Etnik değişimler, örnegin Med’lerin politika sahnesine çıkması gibi diğer politik gelişmelere bağlı olarakta çıkmış olabilir (Mik'elaje 1974, 108-171).
75. Kolhetinin zayıflamasından sonra çesitli boylar (gürcü boylarının dışındakilerde) Güney Doğu Karadeniz sahilinden dışarıya veya içeriye göç etmediler ve artık Kolhi Krallığina dahil idiler. Bu konuda detaylı bilgi için bakınız Melik'şvili 1959, 251-265; 1971e, 343-399; Mik'elaje 1967; Maksimova 1958, 118-144.
76. Melik'isvili 1959, 62ff.; Lomouri 1971.
77. Saspeir ler doğu gürcü boyları olarak kabul ediliyor. Detaylı bilgi için bkz. Melik'işvili 1959, 231 234.
78. Başka bir yerde Herodot aynı bölgede bir çok başka halkları sayıyor (Alaroidler, Ermeniler, Makronlar; Marenler, Metieneler, Mariandioniler, Miserler, Mossynoikoiler, Meseler, Chalybalar(Çaliba)...). Bunlar akamenik İran'ın çeşitli Satraplarıydılar. Bu durum açık olarak, Herodotun (IV, 37) iki deniz arasında yaşayan ''dört halk'' tan bahsederken politik durumu tasvir ettiğini göstermektedir.
79. Melik'isvili 1964, 415.
80. „Kolhiler“ adı bazan Trabzon ve civarında yerleşik olan boylar içinde kullanılıyordu -ki açıkça anlaşılabileceği gibi Kolhilerin soyundan gelenlerı tanımlıyordu. Bunlar Kolhi Hegemonisini kurmuşlardı (bunun yanında Xenophon un Anabasin IV,8,8’de ve daha sonra Arriane’nin Periplus 15 te bahsediliyor). Trabzon ve civarında yaşayan Kolhiler M.Ö. 6.-4. yüzyıldaki Kolhi-Ülkesine (Krallığına. Ç.N) dahil değillerdi.
81. Kolhetinin bu dönemlerinde, Kolhilerin dışında Güney Kafkas Halkından olan Svanlar ve eski Abaza boyları da Kolhetinin tebalarıydı.
82. Apsar Kalasi ve bunun yanında diğerleri hakkında O. Lort'k'ip'anije vr diğerleri 1980, ve oradaki Literatür.
83. O. Lort'k'ip'anije 1979a, 53-54.
84. Detay için bkz. Melik'isvili 1959, 216; 1971e,389.
85. Urartu Kralı Sarduri II nin Kronoğinde Sarduri II nin Kolhi Ülkesine yaptığı seferlerden ve Ildamuşa sehri için yaptıkları savaş hakkında bilgiler vermektedir. Fakat bu Kronikte Kolhi Kralının savaşa katılıp katılmadığından bahsedilmemektedir(bkz. Melikişvili 1960, 155,I-844). Bura akla Kolhetinin başkentinin bu bölgeden uzakta olduğu geliyor. Kral (Yazıtta isminden bahsediliyor: [e]?-Ša) Ildamuşa ya yardıma gelemedi (Melikişvili 1959, 217-218; 1971e,388). Ben Kolhi Krallığının başkentinin Rionide bulunduğunu düşünüyorum (bkz. O.Lordkşpanije 1986b, 70-73).
86. O.Lordkipanije 1979a,53-55; 1986b,71-73; Lunçava 1975). Caesareali Prokopius eserinde: ‚ Bu ülkenin ortasından Rioni adı verilen nehir akıyor. Daha önceki zamanlarda buraya bir kale inşaa edilmişti… bu kalenin şimdi yunancada Kotiaion denmektedir, ama Lazlar şimdi ona Kotais (Var. Kotatis) demektedirler. Dilden kaynaklanan sebeplerden dolayı o sekilde telavüz ediliyordu. Arrianos un yazılarından bu şekilde bilinmiş oluyor. Bazıları ama bu eski zamanlarda burada Koitaion adlı bir şehrin bulunduğunu savunmaktadırlar. Aites buradan gelmektedir ve buna bağlı olarak Poet ler buna Koitai, ama Kolhi ülkesine Koitaitida (Prokop. Caeser., BGiIV,14,49-49). Arkeolojik kazılarda bulunan Orta Bronz,- Geç Tunç ve Erken Demir Çağına ait çok sayıdaki eser bu şehrin önemli bir konuma sahip olduğunu göstermektedir (O.Lordkipanije 1966a,40-44). Dikkate değer bir nokta Kutaisi’nin Orta Çağda politik merkez (Başkent) idi. İlk olarak Batı Gürcistan, daha sonra (belli bir zamana kadar) birleşik Gürcü Krallığının başkenti idi. Birleşik Monarşik Krallığın parçalanmasından sonra İmereti Krallığının başkentiydi (Lunçava 1975).
87. Melik'isvili 1959, 237.
88. Bkz. Melik'isvili 1959, 239.
89. Homeros (Odyusee 138-139) Aites in ışık getiriren Tanrı Helios ve Perse (Okyanus’un Kızı)den geldiğini belirtmektedir. Aynısını Hesiod (Theogenie 856-857) ve diğer yazarlar, ve Rodoslu Apollonios (Argonautika II, 1203-1204) tekrarlamaktadır
90. Apollonios Aitesi ’’Aitesten daha büyük Hükümdar yok, uzakta oturuyor, istese Hellas i kuşatabilir’’ cümleleri ile yüceltiyor eserinde Phaiaken Kralı Alkinois i konuştururken (Argonautika IV, 1104-1105). Strabon (I,2,39) da bunu tescil ediyor ve: ’’ Aites Kolheti yi yönetiyor. Bu halkın içinde Aites adına sıkça rastlanır’’. Gerçektende M.Ö. 6. yy da Aiet adından aristokrat aileden geniş nüfüza sahip yerel bir politikacı vardır (Agath III-8-11).
91. Eski Hellen inanışlarına göre Kolhi Kralı yüksek bir yerden (şeyden) gelmesi,-yani Güneş ten- belkide yerel bir mitolojinin yansıması idi. Güneş Svano-Karto-Kolhi lerde heidin Panteonu inanışında yüceltilen bir Tanrıydı (Bardavelije 1957, 11-12). Güneşin yüceltilmesi (tapma, ç.n) Kolhi boylarına ait takvimede (sözlü olarak iletilen) yansımıştır, bu takvimde güneş günü anlamına gelen bir gün vardır (Mjaçxa, ç.n) (I. Javaxişvili 1952,125-131). Arkeolojik buluntularda bu savı desteklemektedir. Buluntulardan Kolhi gümüş paralarında ve takılarda, altın ve gümüş küpelerde (ve diüer esrlerde) yer alan rosetli arslan ve arslan başı resimleri ve gamalı haç, güneşin sembolik gösterimleridir. Kısa süre önce Vani de bulunan bir hellence yazıtta Güneş (Helios) Anatanrıça nın altında belirtilmektedir.
92. Strabon burada διαδαξάμενον ifadesini kullanıyor. Bu διαέχυμει den türetitlmiştir ve atalardan kabul edilen, alınan/kalan ’’miras’’ anlamına gelmektedir (O.Kipanidje 1979a, 56).

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER IV.

ALTIN ÜLKESİ KOLHETİ: EFSANE VE GERÇEKLER

Otar LORDKİPANİDZEA
lmancadan çeviren:Gubazi Çibarişi

''Eski çağlarda büyük üne sahip olan ülkenin (Kolhetia’nin ) ününü Jason’unArgonot seferi efsanesı ve ondan önceki Phrixos’un seferide göstermektedir.'' (Strabon)

Arkeolojik buluntular Batı Gürcistanda M.Ö. 2. binyılın ikinci yarısında teknikte, kültürde, toplumun ekonomik ve politik gelişiminde bir sıçramanın yaşandığını gösteriyor. Karadeniz sahillerinde bildiğim kadarı ile bu derece gelişmiş başka bir sosyo-kültür yapısı daha yoktur.
Yaklaşık bu dönemlerede oriental yazıtlarda Kolhiler hakkında ilk kayıtlara rastlıyoruz. Asur kralı Tiglatpalasar I.’in, (1115-1077), bir yazıtında: „Tumme den Daiaeni ye kadar olan Noiri ülkesinin (topraklarının), Büyük Denize kadar olan Kilchi ülkesinin (Ülkenin) fatihi... „ şeklinde ününden bahsediyor51. G. A. Melikischwili „Kilchi“(„Kulcha“) ismini Urartu kaynaklarındaki „Quilcha“ („Kulcha“) ile ilişkilendiriyor. Eski Yunan-Roma yazarlarında ise bu ’’Kolchis’’ olarak geçiyor52. „Büyük Deniz“ Karadeniz olarak kabul ediliyor. Asur kaynaklarında ise bu „Yukarı Deniz“ dir53. Bunun için Asur karalı Tukulta-Ninurt I. (1245-1209)’in yazıtlarındaki bilgiler eski Kolhi boylarının tarihi açısından önemlidir. Buradaki „Yukarı Denizdeki Ülkelerden 40 Kral“ ifadesi M.Ö. 1300 lerde Güney Doğu Karadeniz bölgesinde eski Kolhi boylarından oluşan ortak bir topluluğun varlığına tanıklık ediyor54. Argonotların Altın Postu almak için çıktıkları yolculuğu anlatan ve yunan mitolojisine’’Argonotların Seferi’ olarak geçen efsane, eski Yunanlıların Güney Doğu Karadenize ilk ziyaretleri, eski Kolhi boylarının politik ilk büyük birleşmesi ve Kolhi Küktürünün en parlak dönemine denk gelmektedir.
Burada bir dizi ilginç fakat bir okadarda karmaşık sorunla karşı karşıyayız. Altın Post efsanesi nezaman ve nasıl ortaya çıktı?, Aietes’in krallığı- Aia Ülkesi nerede idi?, Altın Post nerede saklanıyordu?, Bu mitos (efsane) hangi olayları ve hangi dönemi yansıtıyor?. Bu sorular hala bir tartışma konusu olan Yunanlıların Karadenize ilk kez nezaman gedikleri ile tamamen iç içedir. Bu sorular burada ele alınan konunun çerçevesini aşar niteliktedir. Fakat yinede Yunan mitolojisindeki „ Argonotların seferleri“ Kolheti ile ilişkili olduğu için bu konuya kısaca değinmek istiyorum55.
Argonotlar hakkında birçok yazar eserler üretmiş, eserlerinde efsane detaylı olarak ele alınmıtır, (Pinder, Rodoslu Apollonios, Sicilyalı Diodoros, Pseudo-Orpheus ve diğerleri)56. Argonotların seferi Homeros tarafındanda biliniyordu. Homeros „İlyada“(VII, 468) te ana tema hakkında ve Agonotların Lemnos adasına gelişi ile ilgili bilgiler veriyor. Argonotların liderinin Iason ve Lemnos adasının kraliçesinin (liderini) Hypsipyle, oğlunun Euneos oldugunu yazıyor. „Odyseeia“ da Homeros, Argonot efsanesindeki bütün başkahramanların isimlerini veriyor; kral Aietes (X, 137; XII, 70), kız kardeşi sihirbaz Kirke ( IX, 31; X, 36), Iason (XII, 72), babası (Aison), kardeşi (Pherer ve Amiphaon), hatta büyük babası Kretheus, Iasonu Altın Postu almaya gönderen kral Pelias (XI, 256-259). Homerosta ayrıca kral Aietes’in ve kızkardeşinin jenealojisinide buluyoruz (X, 138-139): „ Her ikiside insanlara güneşi getiren Helios ve Persea dan dünyaya geldiler (çocuklarıdır)“ Özel önemi olan, Odyseeia XII, 70-72 de yer alan „ Hepsinden ünlü olan Aietes in misafiri Argo“ hakkındaki kesimdir. Demekki Homeros satırlarını yazdığı dönemde ( en geç M.Ö. 8-7. yy) kuşkusuz ana teması Argonotların Altın Post için Aietes in ülkesine yaptıkları yolculuk olan ve sözlü olarak iletilen bir efsane mevcuttu. Kolheti kralı Aietes Argonotik’in bütün variyasyonlarında yer almaktadır ve Altın Postun saklandığı ülkenin hükümdarı, baş kahramanlardandır. Gerçektende Argonotik’e ait kısmi aktarımlar yanlızca Homeros’un eserinde değil diğer eserlerde de mevcuttur. Daha sonraki yazarlarda yer alan bazı kısımların, M.Ö. 8-7. yy da yunan edebiyatında mevcut olan Argonot seferlerine ait efsaneye ait birçok bölümünün kaybolduğunu gösteriyor. Örneğin „Kykli Epos’u“, Hesiodlu „Theogenie“, Korinth’li Eumelios’un eserleri, Epimenides ve diğerleri57. M.Ö. 8-7. yy da eski yunanda Argonot efsanesinin çok popüler olduğu kuşku götürmez. Böylece şu anda önümüzde cevaplanaması zor sorular duruyor: Bu efsane nezaman ortaya çıkmıştı ?, real (gerçek) bir olayın resonansı mı idi yoksa Helenlerin geniş fantazilerinin bir ürünü mü dür?.
Günümüzde tarih-fililojik çevrelerde Homeros’un tasvir ettiği olayların gerçekliği ve zamanı konusunda yürütülen tartışmaları bir kenara koyarsak, „Ilias“ ve Odyssee“ deki ana tema tartışmasız Myken (acheik, achäisch) dönemine kadar ulaşmış sözlü aktarımlara ve poetik geleneğine dayandırılabilir.
Truva savaşlarının baş kahramanı olan Achilleus bir Argonot olan Pleus’un oğludur. „Güçlü“ veya „büyük“ olarak adlandırılan Aias Argonot Telamon’un oğludur. Telamon Achilleus’un amcasıdır. Argonot seferinin ilk başlarında yer alan Herakles Truva savaşlarında hayatta değildir. Philoktet Truvanın önünde oku ile savaşır, Paris I’i öldürür, daha sonra truva düşer. Altın Postu almak için sefere çıkan Argonotlar Troya savaşına katilanların babaları idi. Bu düşünce eski Hellas ta yaygındı. Tarihçilerin babası Herodot, M.Ö. 5.yy., İason’un Kolheti kralının kızını (medea.ç.n.) kaçırdıktan sonra, kral Priamos’un oğlu Paris-Alexsandrosu bir kuşak sonra Helenayı kaçırması Troya şavaşına neden olmuştu’’(I, 4). Bu Troya savaşının Argonot seferlerinden sonra yapıldığını göstermektedir. Bir çok araştırmacı tarafından Troya savaşının tarihini M.Ö. 13.yy’ ın 30-40 yıllları olarak kabul edilmektedir.
En önemli noktalardan biri, Herodot’tan diğer eski yunan yazarlarına kadar, ve orta çağ yorumcularına kadar, hepsinde Argonot seferinin ana temasının aynı olmasıdır. Eski ve yeni bütün versiyonlarda ana kahramanlar hep aynıdır; Kolheti kralı Aiete, kızı Medea ve Argonotların lideri Iason. Yolculuğun amacıda hep aynıdır; Altın Post. Argonotların kayalıklardan (’’symplegad’ler’’) geçerek gittiği ülkenin adı Aia veya Kolheti. Bu motif sadece birkaç episodlerin dışında ve bazı süslemeler, eklemeler dışında hep aynıdır.
A.N.Wesselowskis’in ifadesi ile; halkın düşün dünyasını etkileyen ve böylece lirik-epik şarkılara yansımasına neden olan olaylar nelerdi ? Hangi olaylar Argonot seferine tarihsel bir temeli olabilir ?
Eski versiyonlara göre, yuanistandan Phrixos’u getiren koçun altın postunun bulunduğu yer58 Kolheti dir. Homeros kral Aietes’ten bahsetmektedir. Aites Aia ülkesinden olan anlamına gelmektedir. Strabon şöyle yazmaktadır: ’’Aietes Kolheti yaygın bır isimdir’’. Bizanslı tarihçi Agathias (6.yy.) İran-Bizans savaşlarında Kolhetide Aietes adında politik nüfusa sahip aristoktar kökenli yerel bir politikacıdan bahsetmektedir (Agathias, Justinian’nın Politıkası üzerıne III, 8-11). Bizanslı Lexikograf Stephano (11.yy.): ’’ Aietes ismi Asiate’nin Asien’den türetilmesi gibi Aite’den türetilmiştir’’ şeklinde yazmaktadır. Aia bütün yunan yazarları tarafından Kolheti olarak tanımlanıyor ve Kolheti ile eş anlamda kullanılıyor. Hatta Herodot Aia ve Kolheti kelimelerini ’’Aia-Kolheti’’ şeklinde beraberde kullanmaktadır (I, 2)59. Rodoslu Apollonios, Aietes’in krallığını Aia ve Kolheti şeklinde paralel tanımlamaktadır. II, 417’de ’’Aia-Kolheti’’60 şeklinde yer almaktadır. Daha sonraki dönemlere ait yazarlardan bazıları Aia’nın Kolheti’nin başkenti olduğunu yazmaktadırlar.
Eski yunan yazarlarının hepsi Aia ile Kolhetinin aynı yer olduğunu ve kral Aietes’ten bahsetmesine rağmen modern yazarlardan (eskı tarih araştırmacılarından) bazıları Argonot Seferi efsanesinin M.Ö. 8-7. yüzyıllara ait olduğunu ve Yunanlıların Karadenız sahillerindeki ilk koloni kurma dönemi ile ilintili olduğunu savunmaktadırlar. Önceki dönemler için yazarlar arasında çeşili görüş ayrılıkları mevcuttur.
Başlarda bazı araştırmacılar Argonot Seferi efsanesi ile Karadenız sahilleri arasında neredeyse hiçbir ilişki kurulamayacağını ve mitosun en eski versiyonunun hiçbir şekilde Akaer’lerin Kolhilerle tanıştıklarını yansıtmadığını öne sürmektedirler. Iason’un Altın Postu almak için gittiği ülkenin bir fantazi ülkesi olduğunu ve bunun için bazı antik yazarlar, (örneğin Mimnernos), ülkeyi (Kolhetiyi ) dünyanın ucuna, okyanusların ardına koymaktadır. Efsanevi kral Aietes ilk olarak Yunanlıların büyük kolonizasyonla ve Karadeniz sahillerinde geniş alanlara yerleşmeye başlamaları ile birlikte Kolheti ile ilişkilendirilmiştir61. Buna karşın ama Strabon ,(I, 2, 10), M.Ö. 1.yy’da oldukça detaylı bir şekilde tasvir etmektedir: ’’O kahraman insanlar (Homerosun anlattığı sefere katılanlar, Argonotlar, Ç.N., ) Pontik denizini (Karadenizi, O.L.) herhangi bir okyanus olarak düşünmekte idiler (Atlantik okyanısundan farklı olarak, O.L.). Yapılan detaylı çalışma ve bununla bağlantılı tasvirler Argonotik’in en eski coğrafik temelinde, Aia’nın başından beri Karadeniz sınırları içinde bir yerde, Karadenizde, anlaşılmaktadır. Bunu Homeros’un Ilias eseri ve daha önce bahsedildiği gibi Argonotik’a daki Lemnos-Tema (olara anlandırılan) hiç bir kuşkuya yer vermeyecek şekilde göstermektedır: Argonotlar rota olarak Karadenizi seçtikleri zaman Lemnosa sadece İlkos ülkesinden ulaşabilirlerdi. Homeros Hellespontuda direkt olarak en eski Argonotok ile ilşkilendiriliyor. Hellespont Helen denizi anlamına geliyor, yani Phrixos’un kızkardeşi. Efsaneye göre altın koçtan denize düşen Helen denize adını vermiş ve Hellespond (Helen’ın denizi) olarak anılmaya başlanmış. Hellespond’un Karadenize geçiş yerlerinden biri (Dardanellen, Çanakkale boğazı) olduğunu desteklemektedir62. Bazı araştırmacıların savunduğu gibi Argonotikin Karadeniz ile bağlantısını kabul etmedığımizde efsanenin ana teması anlamsızlaşıyor. Aynı zamanda neden yunan-roma edebıyatında ve güzel sanatında (heykel, resim vb.) Argonotlar efsanesinin bu kadar geniş bir popüleriteye sahip olduğu belirsizleşiyor. Efsanenin konusu bilindiği gibi M.Ö. 8.yy. da hızla gelişen bir etki , edebiyat ve güzel sanatlarda derin etki yarattı; Hesiod ve Eumelios, büyük yunan trajedi yazarları Aischylos, Sophokles ve Euripides, Delfide bulunan ve heykeltraşı bilinmeyen Friz (Fries), atinalı Duris’ın vazo üstüne çizilmiş ünlü resmi, lirikçi Mimneros, Anakreon ve Pindar, helenik şair ve bilgini Rodoslu Apollonios, ünlü romalı yazar ve düşünürü Seneca ve diğer birçokları. Yunanlılardaki bu şöhretin nedeni ne olabilirdi ? Bunun açıklamasını Iason’un liderliği altndaki Argonotların gerçekleştirdiği büyük kahramanlığında aramak gerekir: Onlar Karadenize giden yolu keşfediyor, bununla ozamana kadar ulaşılamamış bir yeri, Aia-Kolhetiyi (Phrixos uçan bir koçun üzerinde yolu katederken denizin dar geçitinde kız kardeşi denize düşer ve boğulur).
Homeros un Odesseia XII (Strophen 58-72) de Karadenizin girişindeki kayalıklardan (bugünkü boğaz geçişi) şöyle bahseder:
’’Denize dimdik inen iki kayanın önünden geçer yolun biri,Çarpar durur bu kayalara gürleye gürleyeLacivert gözlü Amphitrite’nin kocaman dalgaları,Kıranlar denir ölümsüz tanrılar katında bu kayalığa,Aşamadı bir tek kuş bu kayaları simdiye dek,Zeus’a tanrı balı taşıyan ürkek güvercinler bile asamadı.Yalçın kaya, uçan kuşların birini kapar boyuna,Zeus da, azalmasın diye kuşlar, katar bir baskasını,Hiçbir insan gemisi varamadı öbür kayaya sağ salim,Bir gemi yaklaştı mı alır götürür denizin dalgalarıVe öldürücü bir ateşin kasırgaları alır götürürGeminin tahtalarını ve gövdelerini tayfaların.Ama bir tanesi aşabildi bu kayayı denizde yüzen gemilerden,Dillere destan Argo gemisiydi bu da,Aştı kayayı Aietes’in ülkesinden dönerken,Dalgalar onu engin kayaların üstüne atmıştı ya, neyse,Bereket İason’u seviyordu da Here, kurtardı gemiyi...”
(Azra Erhat- A. Kadir’in çevirisinden)
Homeros sonrası zamanda Karadenizin girişindeki yalçın kayalardan (Plankten) geçiş aşılmakla, Strabon’un yazdığı gibi ozamana kadar ’’Pontos Axenos’’ ( misafir sevmeyen) olarak nitelenen Karadenizde deninizciliğe başlanmış oldu.
Rodoslu Apollonios’’...Olympostaki tanrıça Athene ayağa kalktı, gemi kayalıklardan geçmişti. Fakat dağlar neredeyse birbirleri ile çarpışacaklardı, tanrıların kararlaştırdıkları gibi sonsuza dek hareketsiz kalacaklar, eğer bir gemi o kayalardan geçerse’’.
Tabiiki engel ’’birbirlerine çarpan’’ kayalar değil güçlü su akıntısı idi. Bir çok araştırmacı Karadenize giriş yolunun (Çanakkale boğazı, Ç.N.) ancak M.Ö. 7.yy. da ’’pentakonter’’, 50 kürekli gemileririn yapımından sonra mümkün olabileceğini savunmaktadır. Fakat bu tez kuşku ile karşılanmaktadır. 1984 ta ingiliz yazar Tim Severin Miken dönemideki gibi bir gemi ile Karadenize çıkan geçiti geçmenin mümkün olduğunu ispatladır63.
M.Ö.8.yy. da Karadenizde gemi yolculuğu normal bir durumdu. Ayrıca bu zamanda Propontis kıyılarında (Marmara Bölgesi) ve Karadenizde birçok yunan yerleşim yeri mevcuttu; Karadenizin adıda Euxeinos, ’’ misafir perver’’ idi. M.Ö. 8.yy. da Karadenize çıkışın (Çanakkale Boğazını geçmek) böyle sanatsal olarak çok çekici ve çok ünlü epik bir eserin, sıra dışı bir kahramanlıkla ortaya çıktığını iddia etmek çok zor.
Yunanlılar tabiiki eski çağda Doğu Karadenizde yeni, zengin bir ülkeyi keşfetmenin önemini biliyorlardı. Tekrar eski dünyanın alimine, Strabon’a, dönelim:’’ Doğru söylemiş (Homeros), o ünü herkes tarafından bilinen Argo’- o gemi ile yapılan yolculuğun daha önceden bilinen yoğun yerleşimli yerlerden geçtiği...yoksa Post için yapılan yolculuk, bilinmeyen, gizemli yerlere (topraklara) yapılmış olsaydı inandırıcılığı olmazdı.
Geçilecek yeri ve oturanı olmayan, yönümüzden bu kadar uzak bir yere yapılacak yolculuk fark edilmeden ve ünlenmeden kalamazdı’’.
Eski coğrafyacıların böyle kategorik bir hüküme gerçek dayanakları varmıydı?. Başka bir deyişle, M.Ö. 2000’lerin ikinci yarısında (daha doğrusu üçüncü çeyreğinde) Karadenizin doğu kesiminde gücü ve zenginliği Argonotik epiğinin çekirdeğinde kendini yansıtabilecek derecede gelişmiş ileri bir toplum varmıydı?. Modern arkeoloji bu soruya inandırıcı bir şekilde evet cevabını vermektedir.
Daha önce Kolheti’nin Geç Tunç Çağının ilk döneminde (M.Ö.2.binyılın ikinci yarısında) aşağıdaki karakteristiklere sahip bir ülke olduğunu görmüştük.
Politik stabilizenin (konsolidasyon) sonucu oluşan üretim mallarındaki aynılık (homojenlik).
Halkı kollektiv çalışmaya, organize olmaya zorlayan yoğun tarım (bu politik konsolidasyonun en etkin faktörüydü), buğday tarımı, bataklıkların kurutulması ve kanal sisteminin oluşturulması.
Ülkenin politik ve ekonomik gücünün temelini oluşturan tunç metalurjisinde ve metal işlemedeki yüksek gelişimin sonucu şaşılacak derecede çok sayıda silah ve tarımsal aletlerin üretimi.
Yüksek kesimlerde ve düzlüklerdeki büyükbaş hayvancılık.
Tarım ürünlerinin saklanması ve depolanması için gereken çanak çömleklerin imalatı.
Bölgesel iklim şartlarına uygun kurulan yerleşim tipleri.
Kolheti kültürünün yarattığı ve yansımasını yunanlıların Argonot Efsanesinin ilk versiyonunda gördüğümüz Kolhi toplumunun ekonomik ve politik yapısını tam olarak belirleyebilmek için elimizdeki şu andaki veriler yetersizdir. Ben, Kolhetinin bütün resmi organizasyonlarını oluşturmuş, karakteristik belirteçleri ile tam olarak oluşmuş bir ülke olarak görülmesi için erken olduğunu, elimizdeki verilerin şu anda böyle bir yorum için yetersiz olduğunu düşünüyorum. Büyük ihtimalle -“ Aietes’in krallığı”- Kolhetinin en parlak dönemlerinde ( M.Ö.2. binyılın ikinci dönemi ile 1.binyılın baslangıcı) her boyun kendi lokal liderlerinin olduğu bir toplumsal idari sisteme sahipti ve bunlar tek bir hükümdarın yönetimi altında idiler. Hükümdarın gücü tanrıdan ve kökeninden geliyordu (Aietes güneş tanrısının oğlu olarak kabul ediliyordu), ve bü yüzden hükümdarlığı elinde bulunduran hanedanlığın başı idi. Bu, politik yapı ve iş organizasyon açısından devletleşmenin ön fazına benzemektedir. Bir çok arastırmacı tarafından bu tip politik yapı evrensel bir fenomen olarak kabul ediliyor ve “Chiefdom” 64 olarak isimlendiriliyor.
Kolhi uygarlığının ekonomik ve politik sisteminin belirlenmesi zor ve tartışmalı bir konu olmakla birlikte, yunanlılar tarafında Aia (Aia-Kolheti şeklindede, ç.n) olarak belirtilen Kolheti, Büyük ve Küçük Kafkasyanın doğusunda yer alan ve Karadeniz sahilleri ile sınırlanan bölgede yer alan, yüksek medeniyete ulaşmış bir ülke idi. Uzak ve zengin ülkenin müşterileri tarafından yayılan Argonot efsanesinin ortaya çıkışı, Kolhi uygarlığının en parlak dönemine (M.Ö. 2.binyılın ikinci yarısı) denk düşmektedir. Miken zamanında yunanlıların Karadeniz sahillerine geldiklerini ispatlayacak herhangi bir arkeolojik delilin olup olmadiği sorusuna maalefes hayır cevabını vermek gerekiyor.
En eski Argonotik versiyonları üzerindeki çalışmalarda, eski Kolhı folkloru ve etnografisi özel öneme sahip (Yazar burada eski Gürcü fokloru şeklinde ifade kullanmaktadır. Fakat kastedilen Kolhi folklorudur. Ç.N.). Eski kolhi folklorunda mucizevi özelliğe sahip, hastalıkları iyileştiren, koruyucu (vb.), uçabilen altından bir koç un varlığına (inanışına) rastlıyoruz. Bunun yanında evcil hayvanların koruyucusu, iyinin temsilcisi ve diğer motifleri içeren bir yılan kultunada rastlıyoruz (detaylı bilgi için bkz. Lordkipanije, 1986b, 103-112). Fakat bu kompleks ve tarihlendirilmesi çok zor olan folklorik elementlerin direkt olarak Argonotik-Probleminde kullanılamaz. Mikenlerin bölgeyi düzensiz (seyrek) ziyaret ettiklerini varsaydığımızda, bu ziyaretlerini bugün ispatlayacak arkeolojik materyallerin bulunması beklenemez65 Büyük ihtimalle onlar (Kolheti’yi ilk ziyaret edenler) Thukylides’in (I, 7) ve Strabon un (I, 3, 6) bahsettiği, belli amaç için gelen maceracı, cesur denizciler, korsanlar ve onlar gibi başka amaçları olanlarlardı66. M.Ö. 12.yy da Miken medeniyetinin yıkılmasından sonra bu deniz seferleri tekrar kesildi. Antik dünyada uzak, zengin Kolhilerin ülkesi hakkındaki ilk bilgilerin ortaya çıkması, Karadenize çıkan deniz yolunun bilinmesi ile ilk adım atılmıştı. Argonotların kahramanlığı hafızalarda kalmış, ünü kuşaktan kuşağa aktarılmıştı. M.Ö. 8-7.yy da Yunanlıların yeniden Akdeniz ve Karadeniz sahillerine yerleşmeleri yeni bir ivme kazandı ve “Büyük Yunan Kolonizasyonu” başladı. M.Ö. 8-7.yüzyıla kadar sadece ağızdan ağıza aktarılan Argonotlar Efsanesi alışılmışın ötesinde bir popülarite kazandı ve yunan edebiyatının en ilgi çekici konusu oldu ve bir çok büyük eserin ana temasını oluşturdu. Bu dönemden sonra eski Yunanlılar ile Kolhiler arasında düzenli ticari ve kültürel iliski başladı.

___________________________________________________________________
51. Melik'isvili1964, 27-28; 1966, 320: ''Nairi'' ülkesi hakkında detay için bkz. Melik'içvili 1964, 13ff. Asur kaynaklarında ''Daiaeni'', Urartu yazıtlarında ''Diauchi'' e karşılık gelmektedir; yunan yazarlarındaki Taochi boylarının ülkesi eski gürcü bölgesi Tao ya karşılık gelmektedir (Melik'isvili 1964, 58-60).
52. Melik'isvili 1962b- 280-281.
53. Melik'isvili 1966.
54. Melik'isvili 1966, 31.
55. O.Lort'k'ip'anije 1986b.
56. A.Urusaje 1964; O. Lort'k'ip'anije 1986b.
57. A.Urusaje 1964; O. Lort'k'ip'anije 1986b.
58. Yunan literatüründe ilk kez lirikçi Mimiermos (M.Ö.7.-6.yy) ''Nano'' şiirinde Aia Ülkesinden bahsetmektedir. Eski yunan literatüründe Aia (A?a) alışıldık biçimde ülke adını belirtmektedir, yani Kolhis in sinonimi olarak (Herodot, I, 2; VIII, 193, 197; Rodos'lu Apollonios II, 1267) veya başkent olarak. Fakat bu durum görece geç dönem yazar veya yorumcular tarafında kullanılmıştır (bkz. Strabon I, 2, 39; Callimachos Pap. Berol, 11521; Sch. Ad Odyss., IX, 2; Sch. Ad Europidi, Alkestiada 1024; Schol. Ad. Rod. Apoll., III, 1093; Sch. Ad. Lycopr; Aleksandra. 1771).
59. T.Qauxc'isvili 1960, 48.
60. O.Lort'k'ip'anije 1986b, 128 Anm. 7.
61. Farklı fikirlerin ele alındığı detaylı ve eleştirel bir makale için bkz. O. Lort'k'ip'anije 1986b, 32-38.
62. Detay için bkz. Gordeziani 1978, 204-205.63. Severin 1985.64. O. Lort'k'ip'anije 1986b, 74-75.